EYÜP SULTAN ’DA UZMANLAŞMIŞ SANAT DALLARINDAN
ÇÖMLEKÇİLİK VE OYUNCAKÇILIK
Çömlekçilik
Çömlekçilik, Eyüp’de tarihsel süreç içinde uzmanlaşmış en önemli ve tarihî en eski dönemlere dayanan bir sanat dalıdır. Bizans döneminde Haliç’den elde edilen çamurla kiremit ve tuğla imalatı yapıldığı bilinmektedir. Haliç’in bu çamuru Osmanlılar döneminde de tuğla ve çömlek imalinde kullanılmıştır. Çömlekçiliğin Eyüp’te gelişmesi, adına bir mahalle kurulmasından da anlaşılmaktadır.
Oyuncakçılık
Yukarıda anlatıldığı üzere, Haliç’in makbul balçığı geçmişde Eyüp’de oyuncakçılığı da teşvik etmiştir. R.E. Koçu, Eyüp oyuncaklarının yüzyıllar boyunca Eyüp’deki oyuncakçı dükkanlarında satıldığından söz etmektedir. Eski haritalarda Oyuncakçılar Adası olarak geçen ve 1956’lardan sonraki istimlâklarda ortadan kaldırılan yapı adasında, oyuncakçı dükkanları yer almaktaydı. Bizim Planlama Müdürlüğü olarak faaliyette bulunduğumuz 1980’li yılların ikinci yarısında ise, Camii Kebir Caddesi üzerinde, aynalı, düdüklü, boyalı çamurdan yapılmış küçük oyuncak testileri; küçük tahta beşikleri;
Fotoğraf: “Bugün işlevi ile birlikte ortadan kalkmış olan ve Eyüp’ün geleneksel
yağlı halkasını üreten tarihî “Halka Fırını” ile son “Oyuncakçı Dükkanı ve
Oyuncaklarının 1980’li yıllarda çekilmiş bulunan fotoğrafı”
(H.F.Ensari Kara arşivi)
defleri; darbukaları; fırıldakları ile geleneksel Eyüp oyuncaklarını satan tek bir dükkan kalmıştı. Eyüp, geleneksel oyuncakçılık sanatını yakın zamana kadar bölgesinde yaşatmış ve Eyüp’e ziyaret, ibadet amacı ile gelenlere bu anlamda da hizmet vermiştir. Ancak bu gün bilgi-işlem ve iletişim çağını yaşayan çocukların ilgisi, durağan Eyüp oyuncaklarının çok ötesine geçmiştir. Rusların Matruşka bebekleri örneği, geleneksel Eyüp oyuncakçılığı, müzede sergilenmesinin ötesinde, bir dönem çocukların yetişiminde ve gelişiminde geçmişten yansıyan bir kültürel ve sosyal değer olarak bugün de ve gelecekte de yaşatılmalıdır.
Eyüp Sultan Semti’nin Tarihsel Geçmişinden Gelen ve Bugün de Sürdürülen Özgün Faaliyet ve Ürünleri: Eyüp’ün Yağlı Halkası ve Eyüp Sultan’da Çiçekçilik
Eyüp’ün Yağlı Halkası
Yeniçeriliğin son zamanlarında 1750-1800 yılları arasında yapıldığı düşünülen ve “Yeni Fırın” diye anılan, özellikle kandillerde lezzetli, yağlı simit, halka çıkartan Eyüp Sultan’ın meşhur bu gün , bizim Planlama Müdürlüğü’nde çalıştığımız dönemde faaliyetini sürdürüyordu. Sonradan ortadan kalkan bu işlevi bugün, sn. meslektaşımız, Eyüp Sultan’ın saygın eşrafından, kendisini tanımakla onur duyduğumuz ve planlama çalışmalarımız esnasında bize çok yardımcı olan, sn. Mimar Şakir Akman bey’in Camii Kebir’in karşısındaki fırını üstlenmiş ve böylece Eyüp Sultan’ın tarihselliğinden gelen ve yakın zamana kadar yaşayan, Eyüp Sultanlı ve İstanbullu’nun özellikle Kandillerde ve Kadir gecelerinde rağbet ettiği, geleneksel ağız lezzeti yağlı halka ve simidinden, bugün de Eyüplü ve İstanbullu mahrum kalmamıştır.
Eyüp Sultan’da Çiçekçilik
Yukarıda da anlatıldığı üzere, R. E. Koçu; Eyüp’ün eski ve meşhur bir mesiresi olan “Fulya Tarlası” veya “Fulya Bağı” olarak anılan mesire alanı ile ilgili:
“…Eyüp’de Gümüş Suyu’nun bulunduğu vadi etrafındaki tepelerin tarlalar halinde çiçek bahçeleri olduğu; gül, sümbül, lâle, zerrin ve fulya yetiştirildiği, Cuma günleri Eyüp Oyuncakçılar Çarşısı’nda büyük bir çiçek pazarı kurulduğu ve bu çiçek bahçelerinin tümünün Fulya Tarlası olarak anılan bir mesire yeri olduğu…” bilgilerini vererek, bu mesire yerinin 1800- 1905’lerde rağbet gördüğünü, bir Bulgar bahçevanın bahçesine büyük bir havuz yaptırdığını ve yazın gençlerin bu havuzda yüzerek alem yaptıklarını, burası ile ilgili bir kanto dahi bestelendiğini anlatmaktadır..
Tarihî Eyüp Sultan semtinde, kurulu çiçek pazarı ve çiçek yetiştirme olgusu olarak çiçekçilik, tarihsel geçmişinden gelen geleneksel bir faaliyet olarak bugün hâlâ yaşamaktadır..
Haliç kıyısında yer alan ve İdris Köşkü tepesi, Gümüşsuyu vadisi gibi İstanbul’a açık geniş, derin, pitoresk muhteşem panaromik manzarası bulunan Eyüp Sultan semtinde hâlâ sürdürülen çiçekçilik; semte yakışan, geçmişten gelen önemli geleneksel uğraşlardan biridir.
Bu üretimin canlandırılıp geliştirilerek; Eyüp’ün eşsiz peyzaj değerleri içine giren boşluk alanlarda geçmişte olduğu gibi bugün için de mesire alanları oluşturularak, geçmişte olduğu gibi bu gün de çiçekçilik ve çiçek yetiştirme faaliyetleri ile bütünleştirilmesi,
Her yıl bahar mevsiminin, çiçek festivali etkinlikleri gibi Eyüp Sultan’a yakışan etkinlikler ile karşılanıp kutlanması,
hem Eyüp Sultan’a yakışan ve geçmişinden gelen bir faaliyetin canlı tutulmasını, hem bu tarihî semtin geçmişi ile bağlantı kurularak bu bağlamda da tanıtımının yapılmasını, hem de ekonomisine bu konuda da katkıda bulunulmasını sağlayacaktır.
Piyer Loti’deki Taş Mektep
Piyer Loti’deki taş mektebi, Osmanlı taş işçiliği ve işleme sanatı müzesine dönüştürme düşüncesi ile, sokaklarda rastgele atılmış bulunan ve tarihî değere haiz olduğu düşünülen eski kırık mezar taşı ve havuz parçası gibi tarihî taş parçaları veya varsa bütünü toplanarak Piyer Loti’de biriktirilmeye çalışılmış ancak planlama ekibi olarak Eyüp ilçesinde çalışma süremiz bu düşünceyi gerçekleştirmeye yetmemiştir. Kurulması düşünülen Eyüp Sultan sokaklarında eski taş parçalarını toplarken, bir gecekondunun bahçesinde tarafımızdan bir “korint sütun başlığı” bulunmuş olup, o başlık oradan alınarak taşların biriktirildiği yere, Piyerloti’deki taş mektebin önüne getirilmiştir. Ancak bu başlığın Bizans dönemine ait bu bölgede bulunan kilise veya yapılardan birine ait olma ihtimali son derece güçlü olup, 3. Haliç Köprüsü’nün inşaatı esnasında yapılan kazılar sırasında çıkmış olabileceği kesinlikle gözardı edilmemesi gereken önemli bir konudur. Eğer gereken hassasiyet gösterilip bu tarihî sütun başlığı İlçe Belediye yönetimi tarafından daha önce ilgili bir müzeye teslim edilmediyse, bu konu Eyüp İlçe Belediyesi’nin üzerinde durup araştırması gereken önemli konular arasında yer almaktadır.
Eyüp Sultan Merkezinde Tarihî 3 Çeşme
Hacı Kadın Çeşmesi: İslambey Caddesi üzerinde, kaldırımda, yaya yürüme alanında betona gömülü ve dikili olarak sadece ayna taşı kalmış olan Hacı Kadın çeşmesinin, bir kamyonun geri manevrası esnasında çarpması ile ayna taşı da kırılmıştır. Hacı Kadın çeşmesi, eski yerine uygun bir konumda bugüne kadar yeniden inşa ve ihya edilmedi ise, bu konu ele alınmalıdır.
Bostan İskelesi Sokaktaki 4 Yüzlü Hüsrev Paşa Çeşmesi (1858): Osmanlı padişahlarının Eyüp Sultan’ı deniz yolu ile ziyaretlerinde, karaya çıktıkları veya saraya deniz yolu ile dönerken saltanat kayığına bindikleri iskele ile son bulan Bostan İskelesi sokak üzerinde bulunan ve kalem gibi ince, zarif ve uzun 4 yüzlü ayna taşı ile Hüsrev Paşa çeşmesi (H.1275/M.1858), o dönemlerde Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından Mihrişah Valide Sultan İmareti içine alınmıştır. Eyüp Sultan türbesi içindeki suyla bağlantılı oduğu ve bu suyun da ayazma suyu olduğu, Eyüp Sutan araştırmalarımız esnasında, arazide birlikte dolaşırken, eski Topkapı Sarayı Müdürü Mualla Anheger tarafından belirtilen çeşmenin, Bostan İskelesi sokak üzerinde gerçek konumu bulunup kendi yerine taşınarak suyunun akıtılmasının; geçmişten gelen tarihî kültür mirası nesnel değerleri ile Dünya ölçüsünde sergilediği muhteşem bir açık hava müzesi atmosferi, kalitesi ve güzelliğindeki Eyüp Sultan yöresi için; geçmişe referans yapacak küçük ama önemli uygulamalardan biri olacağı muhakkaktır.
Ayrıca bu bağlamda, başta Vakıflar Genel Müdürlüğü olmak üzere, ilgili tüm Kamu kurumlarının, tarihî kültürel değerlerin korunarak geleceğe taşınması konusunda; birbiri ile rekabet halinde değil, ilkesel olarak, birlikte hareket ederek, gereken kolaylığı göstermeleri; Dünya kenti İstanbul’un geçmişe referans veren ve Dünya kenti vizyonunu güçlendiren tarihî kültürel değerlerinin; varlıkları ve konumları ile korunarak geleceğe aktarılmasında önemli bir hizmet olacaktır. Biz Planlama Müdürlüğü olarak yoğun çalışmalarımız esnasında Vakıflar Bölge Müdürlüğü ile bu konuda bazı sıkıntılı durumlar yaşadık. Aşağıdaki Çesme konusu, buna bir örnek teşkil etmektedir.
Tunuslu Hayrettin Paşa Çeşmesi: Tunuslu Hayrettin Paşa Haziresi, Mihrişah Valide Sultan İmareti ve Bostan İskelesi sokağı yakınlarındaki Boyacı sokak üzerinde hazneli ilk çeşmenin hizmet dışı kalması sonrasında yapılan26, ayna taşı ıki taraflı ikinci Tunuslu Hayrettin Paşa çeşmesinin, Barok taş işçiliği
26 İlk çeşmenin haznesi, bizim görev aldığımız dönemde yerinde duruyordu.
çiliği ile süslü oval kaidesi ile ayna taşı, yapılan arazi çalışmaları esnasında Mihrişah Valide Sultan imareti içinde bulunmuştu. Çeşme, yalakları buna uygun biçimde bir taş ustasına yaptırılarak, park içinde bir yere inşa edilip, suyu akıtılarak yeniden hizmete sokulması Müdürlüğümüzce programlanmıştı. Ancak Vakıflar Bölge Müdürlüğü, Barok kaideyi tutarak, sadece ayna taşını verdi. Çesmenin ayna taşı, o dönemde bir taş ustasına27 verilmişti. Biz ayrıldıktan sonra, kaidesi ve yalakları taş ustası tarafından farklı bir tasarımla yeniden yapılarak, çeşme parklardan birisinin içine,inşa edilip, hizmete sunulmuştur. Özgün ve orijinal kaidesi olmadan çeşmenin Eyüp’de yeniden ayağa dikilerek kullanıma sunulması hizmet açısından olumlu bir yaklaşım olmuştur, ancak Eyüp’ün tarihî kültürel zenginliğinin sergilenmesi açısından yaratılan eksiklik ise, olumsuz bir yaklaşı olmuş ve bir kayıp oluşturmuştur.
Piyer Loti’deki Hasan Baba Türbesi
Mualla Anheger ile arazide dolaşırken, kendisi, Piyer Loti’deki Hasan Baba Türbesi’nin Bizans Evliyaları-Azizleri arasında olma ihtimalinin bulunduğunu belirtmiş ve Bizans’dan Osmanlı’ya geçiş döneminde, bu tür karıştırmaların olduğuna vurgu yapmıştır. Bu nedenle Hasan Baba Türbesi, araştırma konularından biri olarak değerlendirilmelidir.
Eyüp Sultan semtinin, kent kimliğine katkısı olan özgün tarihî
kültürel değerleri: Kuyu Bilezikleri, Kuş Evleri, Kasım Çavuş
Camii’nin minaresindeki Güneş Saati, Binek Taşı
Kuyu Bilezikleri, Kuş Evleri, Kasım Çavuş Camii’nin minaresindeki Güneş Saati; geçmişte kent ve kentli ile kurduğu ilişki ve kent ve kentli için anlamları nedeni ile, tarihî Eyüp Sultan’ın geçmişteki yüksek kültürel ve sosyal yaşantısının fiziki belgeleri olarak bugün tarihî kent kimliğine yüksek katkısı olan, geçmişten günümüze yansıyan, özgün ve seçkin tarihî kültürel değerlerindendir..
Kuyu Bilezikleri: Tekke komplekslerinin bahçeleri dahil açık alanlarda rastladığımız, taş işçiliğinin son derece zarif tasarım ve süsleme örneklerini sergileyen kuyu bilezikleri, tarihî Eyüp Sultan yöresinin sosyal, kültürel, sanatsal yaşamında geldiği yüksek seviyenin de bir göstergesi olduğu gibi, koruma altına alınarak kentsel tasarım bazında, yerinde, çevresi ile birlikte düzenlenmesi gereken, Eyüp’ün seçkin tarihî kültürel değerlerindendir.
27 Üsküdar’da taşçı Yusuf ustaya verilmişti.
Kuş Evleri: Eski eser binaların duvarlarında kuşların güvenle sığınması için yapı ile birlikte inşa edilmiş olan, Türk-İslam din ve felsefesinde merhamet ve yaratılana saygıda gelinen en üst düzeydeki anlayışın yanında, mimari tasarımı ile de Türk _İslam sanatının en seçkin ve son derece zarif örneklerini sergileyen kuş evlerinin; tarihî Eyüp Sultan yöresinin sosyal, kültürel, sanatsal yaşamında geldiği seviyenin de bir göstergesi olduğu açıktır
Kasım Çavuş Camii minaresi üzerindeki Güneş Saati: Kasım Çavuş Camii’nin minaresindeki güneş saati de yine, Eyüp Sultan yöresinin yüksek kültürel, sanatsal ve sosyal yaşamında geldiği seviyenin bir göstergesini sergilemektedir.
Binek Taşı: Yukarıda da anlatıldığı üzere, Bostan İskelesi sokağı; Osmanlı padişahlarının Eyüp Sultan’ı ziyaretlerinde deniz yolunu kullandıklarında, karaya çıktıkları veya saraya deniz yolu ile dönerken saltanat kayığına bindikleri iskele üzerindeki sokak olup, sokak üzerinde 2 adet, birkaç basamaklı Padişah’ın ata binmek için kullandığı “binek taşı” vardı ve bir tanesi sokak üzerindeki Mihrişah Valide Sultan İmareti içine alınmıştır. Bu taşların Bostan İskelesi sokağı üzerinde ve daha önce bulundukları yerde korunarak sergilenmesi, Eyüp’ün tarihsel geçmişinden günümüze ulaşan önemli tarihî kültürel ve sosyal referanslardan olacak ve Eyüp’ü ziyaret edenlere çok şey anlatacaktır.
Can Kuyusu Mesiresi
Evliya Çelebi, Eyüp Sultan’da 9 ayrı mesire alanından söz eder.. Bunlardan birisi de “Can Kuyusu” mesiresidir.. Can Kuyusu Mesiresi için; “…Eyüp’ün kuzeyindeki mezarlık alanı içindeki eski bir evde mevcut bir kuyu olduğunu ve bu kuyunun her ne sorulsa cevap verdiğini…” belirtir..
Yukarıda da bahsedildiği üzere, Evliye Çelebi’nin “Can Kuyusu Mesiresi” olarak bahsettiği kuyunun, bu gün İdris Köşkü Tepesi mevkiinde, Piyer Loti kahvesi civarındaki ahşap sıra evlerden birinin arka bahçesinde bulunan kuyu olduğu, rivayet edilmektedir. Bu konu da tarihinden gelen özgün folklorik zelliklerinden olarak, Eyüp Sultan’ın tanıtım proje ve programlarında göz ardı edilmemelidir.
Gümüş Suyu:
Sarayın sabah kahvesinin, her gün Gümüş Suyu’ndan götürülen su ile hazırlandığı araştırmalarda yer almaktadır.. Geçmişten günümüze bu suyun durumu, araştırılması gereken konulardandır..
Piyer Loti’deki Fatih Dönemi’ne ait 2 adet Yeniçeri Mezarı
Yukarıda da bahsedildiği üzere, Sultan II. Mahmud döneminde Yeniçeri Ocağı’nın ortadan kaldırılması ile birlikte ortadan kalkdırılan Yeniçeri mezarlarına ait iki örnek olduğu için son derece önemli olan ve baş taşlarındaki yazılardan fethe katılmış bulundukları anlaşılan, Fatih dönemine ait 2 adet Yeniçeri mezarı, yine bu bölgedeki ahşap konutların arka bahçeleri arasında kalmışken, Taç Vakfı restorasyonu ile birlikte, geleneksel yaşamımızdaki mahremiyet olgusunun önemli fiziki mekanlarından biri olan arka bahçeler ortadan kalkarken, söz konusu mezarlar ortaya çıkartılmıştır.
Nezih Eldem’in münferit tasarım projelerinin yaşama
geçirilmesine iki örnek:
Bostan İskelesi’nde hazireler arasında tasavvuf mûsıkîsi ve tasavvuf âyini gösterileri için gösteri salonu projesinin yaşama geçirilmesi
Planlama çalışmalarına başladığımız ilk dönemlerde, Bahariye Mevlevihanesi dahil, tekkeler açısından zengin bir semt olan Eyüp Sultan’da, bir Mevlevi ayini ve Sema gösterisi yapılması için sn. Nezih Uzel ile iletişim kurduk. Ancak böyle bir etkinlik için, uygun bir mekan arayışı içinde, kapalı spor salonundan başka, henüz restore edilmiş veya kullanılabilir durumda uygun bir tekke yapısı bulamadığımızdan, bu etkinliği gerçekleştiremedik. Buradan hareketle,
Hocamız, kıyıya yakın, Bostan İskelesi çevresinde hazirelerin arasında bir mekanda, tasavvuf mûsıkîsi ve ayin gösterileri için bir salon tasarlamıştı ve çevresindeki hazirelerin uhrevi görünüşü arasında yapılacak gösterinin, muhteşem bir manevi huzur ve etki yaratacağını ifade etmişti.. Gerçekleşebilseydi gerçekten Eyüp Sultan bölgesinin manevi kültürel ve sosyal yaşam kalitesine çok şey katacağı muhakkaktı.
Nezih Eldem’in, Yaradılış ve Evreni Betimleyen, Kendisi Tarafından Resmedilecek ve Meydanda sergilenecek Büyük Pano Tasarısı.
Aynı zamanda ressam olan sn. Hocamız, tarihî Eyüp Sultan meydanında, “yaradılış ve evreni betimleyen” büyük bir pano tasarımlıyordu. İslam’ın ve Fethin aziz hatıralarını bünyesinde saklayan Eyüp Sultan’ın muhteşem manevi ve uhrevi kimliğine yakışacak olan ve Eyüp meydanını ziyarete gelenler üzerinde etkin manevi bir huzur bırakacağı muhakkak olan bu tasarının, sn. Hocamız eliyle yaşama geçirilememesinin, Eyüp Sultan’ın uhrevi atmosferi için hüzün veren bir kayıp olacağı yadsınamaz..
Tarihî Sokak Kaplamaları: Planlama çalışmalarını faal olarak yürüttüğümüz dönemde, Belediye yönetiminin, “belediyecilik hizmet anlayışı” kapsamında, tarihî kent dokusuna zarar veren olumsuz bir uygulaması ile karşılaşmıştık. Ara seçimlerde halka hizmet götürme faaliyeti kapsamında, esasen seçim yatırımı olarak, Eyüp’ün Arnavut kaldırımı ile kaplı tarihî sokaklarını asfaltlayarak, sokağın tarihî karakterini yansıtan taş kaplama özelliğini ortadan kaldırmıştı. Bunun üzerine tarihî sokak kaplamalarının bulunduğu sokakları tespit ederek haritalandırdık. Bu konu “Koruma Planı” hazırlanırken, “Kentsel Tasarım” bazında yapılan projelendirme çalışmalarında gözardı edilmemesi gereken ve hassasiyetle üzerinde durulması gereken bir konudur.
(VI) SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Sonuçta, tarihsel süreç içinde, geçmişten günümüze; deprem vb. doğal afetler ile yangın, savaş, yağma gibi insan eliyle yapılan tahribatlar yanında; ilim, bilim teknoloji vb. uygarlığın ve insanlığın gelişiminden kaynaklanan olumsuzluklar da, tarihî ve doğal çevre ve değerlerin üzerinde yok etmeye kadar varan ciddi sonuçlar doğuran büyük ölçüde tahribatlar yaratabilmektedir. Ancak herşeye rağmen, tarihî kentlerin bünyelerinde biriktirdiği ve geçmişe referans veren tarihî kültürel değerlerinden; bütünü, parçası veya iziyle günümüze ulaşabilenler; mutlak korunarak gelecek kuşaklara aktarılmalıdır.
Akademisyenler, yöneticiler, plancılar, mimarlar, arkeologlar, restoratörler, mimarlık ve sanat tarihçileri ve ilgili tüm diğer uzmanlar ve bu konularda senelerce düşünen, çalışan ve üreten tüm insanların bütün gayretlerine rağmen, kentleşme olgusu ve beraberinde gelen rant anlayışı ile birlikte mimarlık ve kültür tarihimiz açısından telafisi imkansız birçok kayıp oluşmuş ve oluşabilmektedir. Bu noktada ne yapılabilinir?
Örneğin;
* Haliç kıyı yolunu, her kış yükselen deniz suyunun basması sorununa karşılık yolun kodunun yükseltilerek, bu defa yolun kenarındaki Dünya Kültür Mirası ölçüsündeki tarihî türbe vb. yapıları su basarak; eski eser ahşap sanduka, kapı, duvarlarındaki çini vb. donanım malzemesi, kalem işi vb. bezeme vd. dahil kültür mirası nesnel değerlerin nadir örneklerinin tahrip ve yok olmasına neden olması;
* Melling’in gravürlerine konu olmuş, Evliya Çelebi’nin Eyüp’ün mesire alanlarından olarak belirtip tasvir ettiği Haliç Adaları’nın doldurulup kıyı ile bütünleştirilerek (Bkz Ek Şekil 52-55) –ki bir zamanlar düşünce olarak
dile getirilmişti- tarih boyunca su ile içiçe yaşayan Eyüp kıyılarının muhteşem doğal yapısının; tarihî geçmişine ve geleceğine saygısızca yaklaşılarak tahrip ve yok edilmesi28 ,
* Kağıthane ve Aibeyköy dere ağızlarının doldurularak, Türkiye ve İstanbul’un ilk enerji santrali olarak tarihe mal olmuş Silahtarağa Termik Santrali’nin; ülke, İstanbul ve Eyüp için tarihî anlamından uzak, belki zaman içinde tarihî yapılarını ve teknik donanımını ortadan kaldıracak kullanımlara açılması;
* 560 Küsur yıllık tarihî Eyüp Sultan yerleşmesinin en önemli tarihî anıtsal mekanı olan Eyüp Sultan külliyesi önündeki meydanın; -ki zaten “Oyuncakçılar adası” gibi bir kısmı daha önce ortadan kaldırılarak meydan bir
miktar açılmışken- karşısındaki tarihî yapı adalarının da ortadan kaldırılarak, Osmanlı şehir dokusu geleneğine aykırı olarak ölçüsüzce ve saygısızca açılması29.
* Osmanlı Padişahlarının deniz yolu ile geldiklerinde kullandıkları; Mihrişah Valide Sultan İmareti, Tunuslu Hayrettin Paşa haziresi, Hüsrev Paşa türbe ve kütüphanesi gibi mimarlık, kültür ve sanat tarihimizin önemli yapıtları ve anılarını yoğun olarak bir arada taşıyan Tarihî Bostan İskelesi sokağının önünden 4 izli kazıklı araç yolu geçirilmesi suretiyle; tarih boyunca su ile içiçe yaşayan Eyüp kıyı yerleşmesini sudan kopartarak ve bu anıt mekanı telafisi imkansız bir şekilde tahrip ederek, trafiğe çare bulunması;
gibi ekonomik açıdan uygun, mühendislik açısından belki kolay, zaman açısından kısa vadeli çözümler üretmek yerine;
28 Planlama çalışmalarımız kapsamında, Haliç Adaları’nın ağaçlandırılması ile ilgili toprak inceleme çalışması yapılmak üzere, Prof. Dr. Besalet Pamay davet edilmiş, yapılan çalışma sonucunda, Haliç suyunun o dönemdeki kirliliğinin yüksek seviyede olmasının, bitki yetişmesine elverişli olamayacağı gibi bir kanı oluşşmuştu. Bu konu bugün yeniden değerlendirilip, Adalar geçmişte olduğu gibi yeniden rekreatif amaçlı açık alan olarak Eyüp’lünün ve halkın hizmetine sunulabilir.
29 Planlama Müdürlüğü’nde yoğun çalıştığımız dönemde Eyüp İlçe Belediyesi yönetimi tarafından Mekke şehri örnek gösterilerek zaman zaman, karşısındaki tarihî yapı adalarının da ortadan kaldırılarak, tarihî Eyüp meydanının ölçüsüzce açılması dile getiriliyordu (Bkz. Ek Şekil 56, 57, 58). Hocamız Nezih Eldem, en büyük etkinin cami avlusuna girildiğinde oluşması gerekecek şekilde meydanın ölçüsüzce ve saygısızca açılmaması gerektiğini, birlikte çalışırken defalarca vurgulamıştır. Ayrıca Hocamız Zeynep Ahunbay’ı da davet ederek, bu konuda Belediye yönetimini ikna çalışmaları yapılmıştır.
* Herşeye rağmen Haliç’te dolgu alanlarının boşaltılarak temizlenmesi;
* İki dere ağzında 1911/1913’de kurulan Türkiye’nin ve İstanbul’un ilk enerji santrali olan, 1983 yılında faaliyet dışı bırakılan tarihî Silahtarağa Termik Santrali’nin milli bir enerji müzesine dönüştürülmesi (1, s.226- 228) (Bkz. Ek Şekil 59, 60, 61);
* Meydanın karşısındaki eski dokunun bir parçası olan tarihî yapı adalarının ve yapıların muhafaza edilerek yeniden düzenlenmesi; yapı adaları içinde insanî boyutlarda, tarihî Türk-Osmanlı-İslam geleneksel ve kültürel sanatlarımız dahil; eğitimden üretime, sergiden satışa ve hizmete kadar çok fonksiyonlu mekanlar elde edilmesi; kültür
* Târihî Eyüp mezarlığının altından bir tünel ile geçmek suretiyle tarihselliğinden bu yana bir kıyı yerleşmesi olan tarihî Eyüp Sultan yerleşmesini denizden kopartmadan, trafiğe uygun çözümler getirilmesi,
gibi mimarlık ve kültür tarihimize saygılı, tarihî Eyüp Sultan yöresi ve Dünya kenti tarihî İstanbul’a çok şey kazandıracak, belki daha pahalı, daha zor, ancak sabır ve zaman isteyen sürdürülebilir çözümleri üretmeye çalışmakta duyarlı ve inançlı olmak gibi; özellikle yönetim ve karar verme mekanizması içindeki en alt kademeden en üst kademeye kadar bütün sorumlular dahil ilgili tüm insanlar ve kurumlara önemli görevler düşmektedir.
Buradan hareketle iki ana öneride bulunmak mümkün:
1. Bu noktada büyük eksikliği duyulan; gerek târihî, kültürel, gerekse doğal değerlerin korunmasında ortaya konulacak politikalar “devlet politikaları” olarak benimsenmelidir. Ve bu konuda merkezî ve yerel yönetimler tam
bir mutabakat halinde olmalıdır. Bu karar geliştirildiğinde; kurumlaşma, koruma politikaları üretme, mâlî kaynak yaratma gibi uzlaşma isteyen alt yapı sistemi, ortak bir konsensüs ile kolay kurulur.
Artık konu ile ilgili çalışan akademisyen, plancı, mimar, arkeolog, sanat tarihçisi vd. uzman kişilerin özel çabaları ile, “neyi kurtarırsak kârdır” anlayışının ötesine geçilmelidir. Örneğin;
Planlama ve Uygulama çalışmaları; Merkezi yönetim-yerel yönetim, Büyükşehir Belediyesi – ilçe belediyesi gibi kurumlar arasında sistemli ve birbirini bütünleyen ortak davranış içinde yürütülmelidir. Ve Vakıflar Genel ve Bölge Müdürlüğü gibi konu ile ilgili tüm kurumlar da gerektiğinde ortak çalışmaya uzlaşı içinde gereken desteği vermelidir30. Zira konu İstanbul’un,
30 Biz, Eyüp Sultan planlama çalışmalarını yürütürken, yukarıda yeri geldiğinde de bahsedildiği gibi, ilgili kurumlar arası ortak bir anlayışa gelememenin, Eyüp Sultan ve İstanbul’un evrensel değerleri üzerinde yarattığı kayıpların sıkıntısını ve üzüntüsünü yakinen yaşadık.
Dünya arenasında, tarihsel geçmişinden bu yana “Dünya kenti” ölçüsündeki vizyonunu güçlendirerek geleceğe taşıyacak önemli çalışmaların, başarı ile sürdürülmesidir.
Bu kapsamda İlçe yerel yönetimi ve Büyükşehir Belediyesi, yerel yönetim olarak yetkisini aşan yer ve konular için Merkezi Yönetim ile de koordineli çalışmalı ve bunun için gerekiyorsa kurumsal bir yapılanma teşkil edilmelidir…
Biz bunun örneğini, 1986’da dpt tarafından bir inceleme gezisi kapsamında gönderildiğimiz Tunus’da, eski kent Medina’nın planlama ve uygulama çalışmalarında yerinde gördük ve Tunus bu konuda başarılı çalışmalar yapmıştır.
Fotoğraf: Tunus inceleme gezisinde, eski kent Medina’dan Fotoğraflar:
(H.F.Ensari Kara arşivi)31
31 Tarihî resim ve gravürler hariç, çekilen fotoğrafların tamamı Hatice Fahrünnisa Ensari Kara tarafından 1980’li yıllarda çekilmiştir.
SONUÇ
Böylece kuruluşu Fetih’e kadar inen 560 küsur senelik tarihî Eyüp Sultan yerleşmesinin; kıyı ile bütünleşen tarihî merkez ve yakın çevresi ile diğer “Tarihî, kültürel, doku odakları”nın planlama hiyerarşisi ve bütünlüğü içinde bir bütün olarak planlanarak, projelendirilmesi ve bu projelere uygun olarak gerçekleştirilecek uygulamalar sonucunda; geçmişinde kültür hayatımıza değerli; düşünce, sanat, mûsıkî vb. disiplinlerde insanlar yetiştirmiş olan tarihî Eyüp Sultan bölgesi; geçmişi ile uyumlu olarak yeniden kazandırılacak yüksek kültürel ve sosyal kimlik ile; günübirlik ziyaretlerin ötesinde konaklanılabilecek, uluslararası düzeyden ulusal düzeye; bilimsel, sanatsal, eğitimsel toplantıların da yapılabileceği; bir kültür – eğitim odağı, bir kültürel-sosyal merkez olarak, geçmişinde olduğu gibi, hak ettiği düzeyde yüksek bir yaşam kalitesine kavuşacaktır.
Gerek burada yeniden etkin hale getirilecek olan geleneksel kültür ve sanat ortamını yaşama ihtiyacı, gerekse getirilecek eğitim fonksiyonları; özellikle tarihî merkez ve kıyı ile bütünleşen yakın çevresindeki eski ahşap konutlardan başlayarak, pansiyon türü konaklama kullanımını teşvik edecektir.
Zira Eyüp Sultan, geleneksel ve çağdaş sanatların üretimi, geliştirilmesi, tanıtımı, yaşatılması ve yaygınlaştırılması için yeterli potansiyele sahiptir.
Mülkiyetinin çoğu Vakıfların elinde olan ve bugüne kadar sistemli bir şekilde onarım programlarına alınmadığı için, son derece kötü kullanımlar ile kaderine terk edilmiş bulunan, mimarlık tarihimiz içinde önemli bir yer alan yapılar ve yapı kompleksleri, özellikle geleneksel Türk sanatlarının (hat, minyatür, tezyin, mûsıkî vs.) ve kültürünün eğitimi, tanıtımı, yaşatılması yaygınlaştırılması ve bunun yanında çağdaş sanatların eğitim ve üretimi için önemli birer potansiyel taşımaktadır.
Çoğu, geçmişinde yetiştirdiği değerli düşünce ve sanat adamları ile kültür hayatımızda önemli yer alan eski tekke binaları olan bu yapılar, özgün kullanımlarının bir parçası olan eğitim, sosyal, kültür faaliyetleri ile işleve kavuşturularak, çevreleri ile birlikte yeniden düzenlenmeleri ile bu potansiyel; gerek yapıların korunarak kullanılması ve şehir yaşamına katılması, gerek geleneksel sanat ve kültürün yaşatılması ve yaygınlaştırılması, gerekse de Eyüp’te yeniden yüksek bir kültür ortamının yaratılması açısından; rasyonel bir biçimde değerlendirilmiş olacaktır.
Geleneksel sanatlarımıza yönelik eğitimin, halk eğitimi ile bütünleştirilmesi; bu sanatların yaşatılması, yaygınlaştırılması ve tanıtılmasının yanında, bölgede yüksek bir kültür ortamının geliştirilmesini de kolaylaştıracağı gibi, buralarda yetişen halk kesimi için de istihdam açısından bir olanak yaratmış olacaktır.. Ayrıca, ülkemizin önemli üniversitelerinin yer aldığı tarihî yarımada ile de yakın ve kolay ulaşılabilir bir konumda yer alan Eyüp bölgesindeki bu yapılar; üniversitelerin, tarih, sosyal ve sanata ilişkin bilim dalları ile ilgili araştırma enstitüleri gibi akademik birimlerinin kurulması, konferanslar vs. gibi eğitimsel ve kültürel toplantıların yapılması için de uygun birer plan şeması ve atmosfere sahiptir.
Bu tarihî tekke yapıları, özellikle sanat festivallerinde, özgün işlevleri ile uyumlu; tasavvuf mûsıkîsi konserleri, Mevlevî ayinleri gibi gösterilerin sergileneceği en uygun ortamı oluşturmaktadır..
Bunların dışında bu yapılar, kitaplıklar, müzeler, kültür kulüpleri gibi diğer kültürel, sosyal, eğitimsel faaliyetlerin yer alacağı merkezler olarak değerlendirilebilir. Eyüp’te oluşturulması düşünülen kültür ortamında üretilecek olan sanat ürünlerinin sergilenmesi ve pazarlanması da, bu kültürel doku odaklarının tarihî merkez ile bir bütünlük içinde projelendirilmesi kapsamında düşünülmesi gereken konulardandır.
Bunun dışında Haliç’in durgun su özelliğinin verdiği imkanın değerlendirilerek Büyükşehir Belediyesi’nin başlattığı kürek yarışlarının; uluslar arası boyutta çağdaş imkanlarla gerçekleştirilmesini sağlayacak su sporları tesislerinin kurulması, yine tarihî merkezin projelendirilmesi kapsamında düşünülecek konulardan olmalıdır. Bu konu, Nezih Hocamızın, tarihî Eyüp Meydanı ve kıyı ile bütnleşen yakın çevresinin kentsel tasarımı bazında hazırladığı projelendirme çalışmaları arasında yer alan konulardandı. Ve kazıklı yol ile sudan kopartılan tarihî Eyüp yerleşmesini, yeniden su ile buluşturmak için, hocamız, trafiğin bu yol üzerinden kaldırılması ve bu yolun yayaya ayrılarak bir gezinti yolu (promenant) olarak kullanılmasını, üzerinde yer yer trübünler oluşturularak, ileride oluşturulacak su sporları merkezi ile su sporlarına ilişkin burada yapılacak gösteri ve yarışların, bu trübünlerden izlenmesini öneriyordu.
Kıyıda Sultan Abdülaziz zamanında Sultan III. Selim’in kızkardeşi Hatice Sultan’a ait sarayın feriye dairesinde, fes yapımıyla başlayan ve zamanla yıkılan sarayın arazisi üzerinde kurulan, Haliç kıyı düzenlemeleri sırasında o dönemde henüz tescil edilmemiş demontabl üretim binası hariç, tescilli idare binası dahil tarihî diğer yapıları yıkılarak ortadan kaldırılan ve daha sonra ayakta kalan üretim binası restore edilerek içine bir dönem “İstanbul Kültür Sanat Vakfı, Çağdaş Eserler Müzesi” fonksiyonu getirilen eski Sümerbank Defterdar Fabrikası, tarihsel süreç içinde yüklendiği görevleri ile Türkiye ve İstanbul’un tekstil sanayii ve teknolojisinin gelişmesinde önemli kilometre taşı oluşturmuş bir fabrikadır.
Bugün, korunması gereken tescilli yapıları ile birlikte eski teknolojiyi sergileyen donanımı ve makineleri Haliç kıyı yıkımları esnasında ortadan kaldırılan fabrikanın arazisi üzerinde; özgün kullanımlarını ve anılarını yaşatan ve esasen bu konuda “T.K. ve T.V.Y.K.” kararı da bulunan bir tekstil – teknoloji müzesi ile, bununla bütünleşen eğitim, kültür, moda, hizmet gibi uygun fonksiyonların projelendirildiği, İstanbul ölçüsünde bir önemli merkez kurulmalıdır ve bu konu da tarihî merkezin projelendirilmesi kapsamında ela alınacak konulardandır.
Bu konu da, Nezih Hocamızın, tarihî Eyüp Meydanı ve kıyı ile bütnleşen yakın çevresinin kentsel tasarımı bazında hazırladığı projelendirme çalışmaları arasında yer alan konulardandı.
Bugün Üniversite eğitimimize hizmet vererek yüksek nitelikli saygın bir fonksiyon yüklenmiş bulunan, İstanbul ve Türkiye’nin ilk enerji termik santrali olan Silahtarağa Elektrik Santrali’nin, 1. Ulusal Mimarı uslubundaki tarihî yapıları ve o dönemin teknolojisi ile uretilmiş olan tarihî teknik donanımı ile, bir bölümünde milli bir “Enerji Müzesi” kururulmasının; ülkemizin gelişim sürecinde gerek “enerji tarihimiz” ve gerekse “ülkemiz, İstanbul, ve Eyüp Sultan” açısından; gerekli bir uygulama olacağı, önemli bir konu olarak göz ardı edilmemelidir..
Eyüp ilçe sınırı içinde ve surların dibinde yer alan ve 1984/1985 Haliç kıyı yıkımları ile ortadan kalkan Ayvansaray Vapur İskelesi ile ilersindeki Defterdar Vapur İskelesi ve bir süre hizmet dışı kalan Eyüp Vapur İskelesi; Haliç su yolunun taşımacılıkta yeniden önem kazanmasını gerçekleştirecek planlama ve uygulama çalışmaları paralelinde, eski karakterleri ile uyumlu olarak yeniden inşa ve ihya edilmeli ve işlev kazandırılmalıdır.
Geleneksel Türk hat ve taş ustalığının en güzel örneklerini sergileyen tarihî hazire ve mezarlıkların çevresi ile birlikte düzenlenmesi; bugün taşları kırılmış, yok olmuş veya gömülmüş bulunan, İstanbul ve Eyüp Sultan’ın tarihî sosyal yaşamının izlerini taşıyan tarihî belgeler olarak tarihî mezarlardan, —örneğin “Cellat Mezarlığı” gibi çok özel mezarlar dahil— kalanların, titizlikle tespitinin yapılması; geçmişin sosyal yaşamına ışık tutacak, burada yatan önemli şahsiyetlerinin mezarlarının tanıtımı için plaketlenmesi gibi uygulama programlarının geliştirilmesi, türbelerin çevresi ile birlikte düzenlenerek restore edilmesinin gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır.
Yukarıda belirtilen Projelendirme alanları, detayda değerlendirilerek plan bütünlüğü içinde ele alınırken, yeterli kapasite ve kalitede alt yapı ve hizmet alanları da birlikte ele alınıp, düzenlenmelidir.
Sonuçta söz konusu alanlarda; belirli bir program ve öncelik sırasına göre gerçekleştırilecek olan, ancak Eyüp’ün bütünü ile entegre; bir planlama, projelendirme ve uygulama bütünlüğü sağlandığında; bu önemli yerleşmenin sahip olduğu tarihi, kültürel, sosyal, doğal ve ekonomik potansiyel; özenli, duyarlı ve bilinçli bir biçimde tespit edilip, çağdaş bir anlayışla yeniden değerlendirilerek şehir yaşamına katılırken; bu değerler korunarak yaşatılacak ve geliştirilecek; metropol, ülke ve dünya insanlarının da bu değerlerden yararlanmaları sağlanacak ve böylece kuruluşu Fetih’e kadar inen tarihî Eyüp Sultan yerleşmesi; Dünya kenti İstanbul’un “kültür ağırlıklı bir alt merkezi” kimliği kazanarak, bugüne kadar hak ettiği, geçmişinde olduğu gibi yüksek bir yaşam kalitesine kavuşacaktır.