logo

let’s make something together

Give us a call or drop by anytime, we endeavour to answer all enquiries within 24 hours on business days.

Find us

PO Box 16122 Collins Street West
Victoria 8007 Australia

Email us

[email protected]
[email protected]

Phone support

Phone: + (066) 0760 0260
+ (057) 0760 0560

EYÜP KENTSEL SİT ALANININ İNANÇ TURİZMİ KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ VE YERLEŞİM DOKUSUNUN KORUNMASI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA

AYŞE ZENGİN

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Mimarlık Ana Bilim Dalında 2007-2010 tarihleri arasında Prof.Dr. İlgi Yüce Aşkun Danışmanlığında hazırlamış olduğum “Eyüp Kentsel Sit Alanının İnanç Turizmi Kapsamında Değerlendirilmesi Ve Yerleşim Dokusunun Korunması Üzerine Bir Araştırma” başlıklı Restorasyon Yüksek Lisans Tezimde; doğal ve kültürel mirasın bir parçası olan anıtsal yapıları, geleneksel konutları, somut ve somut olmayan değerlerinin yanı sıra kentsel peyzaj değerleri ile açık hava müzesi konumunda zengin bir yapıya sahip Eyüpsultan’ın, geçmişten gelen bu değerlerinin gelecek kuşaklara aktarılması için kültürel değerlerin korunması ve turizm potansiyeli taşıyan alanların değerlendirilmesi gerekliliği vurgulanmış, Eyüp için uygun turizm potansiyeli olabilecek inanç turizminin geliştirilmesi üzerinde durularak alanın tanıtılması ve korunması için öneriler geliştirilmiştir.

Kültürel değerler geçmişin izlerini taşıdığı için tüm insanlığa ait olarak görülmektedir. Yalnız bulundukları ülkelerin halkları için değil, bütün insanlık için ortak bir mal varlığı olduğu düşüncesinin yaygınlık kazanması ile bu değerlerden gelecek kuşaklarında yararlanabilmesi için korunması gerekliliği düşüncesi uluslararası hukuk belgelerinde giderek artan oranda yer almaktadır.

İlk çağlardan itibaren dinsel etkilere bağlı olarak gelişim gösteren koruma anlayışı, günümüzde kentsel çevre ve yöresel yerleşmeleri de içine alarak genişlemiştir. Tarihsel çevremizi oluşturan uygarlıklardan geriye kalan yerleşme

Harita. İstanbul’un Tarihsel Gelişimi

ve kalıntılar, o kentin özgün kimliği, sosyal ve ekonomik yapısı ile yaşam felsefesini yansıtmaktadır. Birçok değere sahip olan kültür varlıklarımızın değerlerini yitirmemesi, gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için korunması gereklidir.

Tarihî zenginliği ile dünya kültürüne de hizmet eden ülkemizde bugün tarihi eserlerin korunması konusu endişe verici durumdadır. Geçmişten geleceğe birer kapı durumunda olan ve kültürel devamlılığın ürünleri olan tarihsel değerlerimizin korunması için çaba göstermeliyiz. Kültürel bilinç eksikliği, sosyo-ekonomik yapıdaki değişimler nedeniyle kültürel varlıklar terk edilerek yıkılmaya ve yok edilmeye maruz bırakılmaktadır. Kültürel varlıklarımızın gelecek kuşaklara aktarılmasının sağlanması için uygun bir koruma politikası oluşturmak gereklidir. Yaratılacak kaynaklarla gerek tek yapıların gerekse sit alanlarının değerini ve özgünlüklerini yitirmeden yeni kullanımlara açılması ile kültürel varlıkların korunması sağlanmalıdır.

20.yüzyılın ikinci yarısından sonra gelişim gösteren turizm sektörü, günümüzde sosyo-ekonomik yönden dünyanın en önemli endüstrilerinden biri haline gelmiştir. Tarihi Anıtların kültür turizmine dönük olarak işlevlendirilmesi ile korumanın gelişeceği, yerel toplumların ekonomik ve kültürel gelişimine katlı sağlayacağı düşünülmektedir.

Eyüp semti, İstanbul’un tabii limanı olan Haliç’in en yukarı ucundaki bir yerleşim yeridir. Tarihin her döneminde gemiler için çok güvenilir bir sığınak yeri olan Haliç’in uygun topoğrafik yapısı, iklimi, suya ulaşım kolaylığı ve verimli toprakları gibi olumlu çevresel koşullarının bulunması nedeniyle yaşanabilir bir fiziksel ortam sağlamış ve tarih öncesi dönemden beri insanların burada yerleşmesi ve yaşaması için cazibe merkezi olmuştur.

Yunan ve Roma kentleri gibi dini merkez ve çevresinde planlı olarak gelişim göstererek büyüyen Eyüpsultan, İslam dünyası için Mekke, Medine ve Kudüs’ten sonra dördüncü kutsal ziyaret mekanı durumuna gelmiştir. Camileri, Tekkeleri, Medreseleri, Türbeleri, kabristanları ve geleneksel konutları ile zengin kültürel değerlere sahiptir.

İlk çağlardan günümüze kadar Bizans-Roma ve Osmanlı dönemlerine ev sahipliği yapmış olan, İstanbul’un ilk sur dışı Müslüman yerleşmesi olma özelliğini gösteren, Eyüp’ün kentsel sit alanını oluşturan kültürel değerler, yanlış restorasyonlar ve bakımsızlık sonucunda bozulmakta, bazıları ise kullanılmadıkları için geçmişten gelen bu değerlerini kaybetmek üzeredir. Eyüp Sultan Camii ve çevresinde daha yoğun şekilde korunmuş olan kültürel doku, merkezden uzaklaştıkça seyrekleşerek devam etmektedir. Eyüp merkezinin, Kentsel Sit Alanını oluşturan diğer anıtsal ve sivil mimarlık örneği kültürel varlıklar ile bütünleşememesi sonucu merkezden uzaklaştıkça kentsel doku daha az korunmuştur.

Yapılan bu çalışma ile dinsel(anıtsal) yapılar incelenerek tanıtılmaya çalışılmış, alanda yer alan sivil mimarlık örneği yapıların durumları değerlendirilerek korunmalarına yönelik öneriler getirilmiştir. Çalışma alanın önemi belirtilerek kültürel değerlere sahip alanların korunmasında, alanın alternatif turizm modelleri kapsamında değerlendirilmesi yapılarak alanın taşıdığı potansiyele uygun turizm modelinin oluşturulmasına yönelik çalışmalar yapılmıştır.

Eyüp Sultan Camii ve çevresinin Eyüp Kentsel Sit alanı ile bütünlük oluşturacak şekilde korunması, alanın kültürel, çevresel ve peyzaj değerleri ile somut ve somut olmayan değerlerinin yeniden düzenlenmesi, anıtsal yapılara uygun fonksiyonlar verilerek kullanılması, tanıtılması ile korunmasının sağlanarak gelecek nesillere aktarılması ile tüm ülke ve dünya insanlarının bu değerlerden yararlanmalarını sağlayacak bir düzenleme yapılmaya çalışılmıştır.

Kültürel değerlerin korunması ve turizm potansiyeli taşıyan alanların değerlendirilmesi gerekliliğini vurgulanarak, Eyüp için uygun bir turizm potansiyeli olan turizminin geliştirilmesi ile alanın tanıtılması ve korunması amaçlanmıştır.

Harita İstanbul’un ilk sur dışı Müslüman yerleşmesi Eyüpsultan (Alman Mavileri
Rehber Haritası1(19. yüzyıl başı-1950), Sanayileşme ve Batılılaşma Dönemi Tarihi
Yarımada ve Eyüp, 1913-1919)

     1 Alman Mavisi Haritaları: 1909– 1913 yılları arasında hazırlanmış olan 1/500, 1/1000, 1/2000 ve 10000 ölçekli haritalardır. Harita, Fransızca olup, haritalardaki sokaklar, yapı adaları ve kamu binaları gösterilmiştir. 1/500 ölçekli haritalarda yapı ebatları belirtilmiştir.

Yapılan çalışmada yöntem olarak öncelikle kültür ve kültürel miras kavramlarının üzerinde durularak korunmalarının sağlanması için uluslararası ortamda ve Türkiye’de koruma yaklaşımında ki gelişim süreci incelenmiş, turizm kavramı ve turizmin korumaya etkilerine değinilmiştir. Eyüp’ün taşıdığı turizm potansiyeli kapsamında alternatif turizm modelleri ve turizminin gelişim gösterdiği örnekler hakkında bilgi verilmiştir. Eyüp yerleşiminin coğrafi özellikleri, kültürel ve çevresel özellikleri, sosyo-ekonomik yapısı ve tarihi gelişimi incelenmiştir. Kentsel Sit alanının mevcut durumunun değerlendirilmesi yapılarak, alandaki değerler, potansiyeller ve alanda yer alan kültürel varlıkların tanımlanması yapılarak envanterleri hazırlanmış, koruma sorunları ve tehditleri ortaya konularak alanın tanıtılması ve korunması için önerilen turizm modeli için ziyaretçi yönetimi ve mevcut değerlerin korunmasına yönelik öneriler geliştirilmiştir.

Harita. Constantinopolis’in sayfiyeleri

EYÜPSULTAN ADI VE BÖLGENİN DİNSEL ÖNEMİ

Halid bin Zeyd Ebu Eyyup el-Ensari Medinelidir. Medine de yerleşmiş bulunan, “Evs ve Hazrec” kabilesi soyundan gelenler Hz. Muhammed(s.a.v.) ve İslam mücahitlerine yardımcı oldukları için “Ensar” denildiğinden Ensari soyadını taşır. Asıl adı Halid olup, Arap ailelerinin geleneklerine göre ilk doğan evladının ismi aileye künye olarak verildiğinden, Halid’in babasının en büyük evladının Eyyup olduğundan “Ebu Eyyup el-Ensari” adını da almıştır. Hicretten iki yıl kadar önce hanımı Ümmü Eyyub ile birlikte Müslüman olduğu ve Ensar’dan İslamiyeti ilk kabul edenler arasında yer aldığı bilinmektedir. Ebu Eyyup el-Ensari’den bahseden bir kaynakta “Ebu Eyyup el-Ensari, şecaat, sabır, takva sahibi, cömert, muhlis, gaza ve cihad sevdalısıydı.”denilmektedir.

Hz. Muhammed(s.a.v.) 622 de Mekke’den Medine’ye hicret ettiğinde tüm Medineli Müslümanlar onu evinde misafir etmek istemiştir. Hz. Muhammed(s.a.v.)’de kalacağı evi kendisinin tercih yapmasının onları gücendirebileceğini düşünerek “devesinin çökeceği en yakın eve misafir olacağını” söylemiştir. Kendisini taşıyan devenin serbest bırakıldığı, devenin önce bir yere çöktüğü, buradan hemen kalkarak biraz daha ötede tekrar çöktüğü görülmüştür. Hz. Muhammed(s.a.v.) devesinin çöktüğü en yakın ev olan Ebu Eyyup el-Ensari’nin evinde 7 ay misafir olarak kalmıştır. Bu ev sahipliğinden dolayı Müslüman toplumunda “Mihmandar-ı Nebi” (Peygamber’in ev sahibi) olarak bilinmektedir.1

Halid bin Zeyd Ebu Eyyup el-Ensari Hz. Muhammed(s.a.v.) ile birlikte Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Mekke’nin fethi ve Huneyn başta olmak üzere bütün savaşlarında bulunmuştur, ancak hiç sancaktarlık yapmamıştır. Hz. Muhammed(s.a.v.)’in Tırmizi’den nakledilen hadisi şerifinde (Menakıb, 58); “ashabımdan her biri vefat ettiği belde halkı için kıyamet günü önder ve nur olarak diriltilecektir.” Diğer bir rivayette; “ her bir sahabenin elinde nurdan bir bayrak ihsan buyurulacaktır ki biizni hüda, şefaatiyle, bayrağı altında bulunanlar cehennem ateşinden azad ettirilecektir.”denilmektedir.

İstanbul’un fethedilmesi ve İslam dünyasına katılmasının İslamiyet’e yapılacak büyük hizmet ve tanrı katında kutsal bir görev olacağına dair sahabeden Bisr-ül Genevi tarafından nakledilen; “Le tef tehennel Kostantiniyye te vela niğmel emiru emiruha vela niğmel ceyş zalikel ceyş” mealen: “Kostantiniyye elbette ve elbette bir gün ferh olunacaktır. Onu fetheden emir ne güzel emir, onu feth eden asker ne güzel askerdir.” hadisi şerifi ilham edildiğinden Arap

     1 Işık,R., “Eyüp Sultan Hazretleri Kısaca Hayatı ve Menkıbelerinden Bir Demet”, Eyüp Sultan Sempozyumu VIII, S.267.

lar tarafından beş kez kuşatılmıştır.2 Halid bin Zeyd Ebu Eyyup el-Ensari 80 yaşlarında iken İstanbul kuşatmaları için iki defa İstanbul’a gelmiştir. Kuşatmaların ikincisi olan (H.48/49) 618-619 tarihli kuşatmada hastalanarak vefat etmiştir. Kuşatmada fenalaştığını öğrenen ordu komutanı Yezid, Ebu Eyyup el-Ensari’nin yanına gelerek benden bir isteğin var mı diye sorduğunda onun cevabı “Sizler için önem arzeden hususların artık benim için hiçbir değeri yoktur. Ne var ki Hz. Muhammed(s.a.v.)’den Kostantiniyye (İstanbul)’nin surlarının yakınına salih bir kimsenin defnolunacağını işitmiştim; umarım ki, o salih kimse ben olayım; bu sebeple öldükten sonra beni yıkayınız; naaşımı da İslam ordusunun ilerleyebileceği en ileri noktaya götürüp defnediniz.”dediğinden vasiyeti üzerine İslam ordularının ilerleyebildiği en ileri noktaya götürülerek gömülmüştür.3 Şehit düşen Halid bin Zeyd Ebu Eyyup el-Ensari Hz. Muhammed(s.a.v.) yakınlığı nedeni ile Eyüp ayrıca bir önem kazanmıştır.

Halid bin Zeyd Ebu Eyyup el-Ensari’nin gömüldüğü yerle ilgili bir efsaneye göre kale dibine yakın bir yere defnedilen mezarın üzeri Müslüman ordu komutanı Yezid bin Muaviye tarafından çiğnetilerek kaybedilmek istenmiş, ancak Bizans İmparatoru tarafından önemli bir zat olduğu belirtilerek Yezid bin Muaviye ile anlaşılmış ve mezar korumaya alınmıştır. Kuşatmadan sonra burada dört sütun üzerine açık bir kubbe inşaa ettirerek Bizanslılar tarafından yüzyıllarca kandiller yakılarak kıtlık gibi felaket anlarında istifade etmek istendiği belirtilmiştir. Ancak 1204’te yapılan Latin istilası sırasında bir çok kilise ve kutsal yerler gibi burası da tahrip edilerek iz kalmamıştır.4

1453’te İstanbul’un alınmasından sonra Fatih sultan Mehmed hocası Akşemseddin’den Halid bin Zeyd Ebu Eyyup el-Ensari’nin mezarının bulunmasını istemiş, Akşemseddin de rüyasında bir ışık topunun indiğini gördüğü mevkiyi kabrin yeri olarak göstererek kazı yapılmış kazılan yerde Arapça kufi yazı türü ile yazılmış olan “Hüvel kabrü Ebu Eyyüp el Ensari” (Ebu Eyyup’un mezarı burası) yazılı taş ortaya çıkarılmıştır. Bulunan taşın daha sonra Fatih sultan Mehmed tarafından yaptırılan duvarında asırlarca durduğu bildirilmektedir. Hicazlı Şeyh abdülhafız bin Osmanilkari Ettaifi “Gilaül Kulüb ve Keşfül Kurub” adlı eserinde 1894’de İstanbulu ziyaret ettiğinde bu taşı türbenin duvarında gördüğünü belirtmiştir.5

     2 Kafeslioğlu, İ., Sertoğlu, M.,T., Eyice, S., “İstanbul” İstanbul Ansiklopedisi, C.5, 1967.
     3 Işık,R. “Eyüp Sultan Hazretleri Kısaca Hayatı ve Menkıbelerinden Bir Demet”, Eyüp Sultan Sempozyumu VIII, S.276.
     4 “Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi”Tarih Vakfı Yayınları, C.3, s.
     5 Öğüt, H.,C.,Eyüp Sultan, Hz.Halid Ebu Eyyup el-Ensari, Timaş yay., İstanbul, 2005, s.205-206.

Resim. Pierre Loti’den Eyüp görünümü
(Cezar, M.,Osmanlı Başkenti İstanbul)

Fetihten 16. yüzyılın sonuna değin imar etkinlikleri ile donatılan Eyüp’te mahalleler Eyüp Sultan Külliyesi’nin çevresinde gelişmiştir. Cezri Kasım, Fethi Çelebi, Nişancı Mustafa Paşa, Defterdar, Ya Vedûd mahalleleri Fatih döneminin mahalleleridir. Düğmeciler (Dökmeciler), Kasım Çavuş 16. yy. mahalleridir. Eyüp’ün Fatih döneminde varolduğu bilinen sekiz mahallesi 1.Abd’ül Vedud Camii Mahallesi (Sultan Camii Mahallesi), 2. Cami-i Kebir Mahallesi, 3. Fethi Çelebi Camii Mahallesi (OtağcılarCamii Mahallesi), 4. Kasım Çavuş Mescidi Mahallesi, 5. Mehmed Bey Mescidi Mahallesi, 6. Otağcı Başı Mescidi Mahallesi, 7. Sofular Mescidi Mahallesi, 8. Ülice (Ödlice) Baba Mescidi Mahallesi)’dir.

Bu mahalleler 1934 yılında on iki mahalleye çıkmıştır.

1.Abdülvedud Mahallesi, 2.Cezeri Kasım Mahallesi , 3.Eyüp Sultan Mahallesi, 4.Eyüp Gümüşsuyu Mahallesi , 5.İslam Bey Mahallesi , 6.Fethi Çelebi Mahallesi, 7.Düğmeciler Mahallesi, 8.Nişancı Mustafa Paşa Mahallesi, 9.Üç Şehitler Mahallesi, 10.Rami Cuma Mahallesi, 11.Topçular Mahallesi , 12.Rami Yeni Mahallesi

Harita .1/1000 ölçekli Alman Mavisi Harita

1/1000 ölçekli Alman Mavisi Harita Eyüp Kentsel Sit alanını ve
çevresini kapsayan 14 adet 1/1000 ölçekli harita birleştirilerek
oluşturulmuştur

EYÜP SULTAN KENTSEL SİT ALANIN
MEVCUT DURUMUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ

EYÜP’TE YAPILMIŞ PLAN ÇALIŞMALARI

Tanzimat Fermanı ile başlayan batılılaşma sürecinde İstanbul, Avrupa’daki uygulamaları taklit edilerek üretilen nizamnameler ve yabancılar tarafından inşa edilen yapılar ile kent tek merkezli yapıya dönüştürülmek istenmiş, bunun sonucunda da geleneksel işleyiş dikkate alınmayıp mekanik bir güzellik anlayışı ön plana çıkarılarak kentin kendine has işleyişi sağlıksız hale getirilmiştir. Yapılan planlarla eski çehresi değiştirilen İstanbul’un tarihi kent dokusuna ve eski eserlere önemli müdahaleler yapılmıştır.

İstanbul’un planlama süreci, Moltke tarafından 1836– 1837 yıllarında, üzerinde çeşitli imar kararlarının da bulunduğu bir haritanın çizilmesi ile başladığı kabul edilmektedir. Osmanlıların ilk imar mevzuatı, 1848 tarihli Ebniye Nizamnamesi’dir. Bu nizamnamede kamulaştırma, yapılara ruhsat verme yöntemi, yol genişlikleri, yoldan cephe alacak yapıların yükseklikleri ve inşaatların kontrol edilmesine ilişkin kurallar belirlenmiştir. 1864’de Hocapaşa yangın

Harita. 16.11.1989-1509 sayılı İst. III Nolu KTVKK kararı ile
belirlenen Kentsel Sit Sınırı 

alanının düzenlenmesine ilişkin kurulan Islahat-ı Turuk Komisyonu’nun etkisi ile Ebniye Nizamnamesi’nin yerine 1864 tarihli Turuk Ebniye Nizamnamesi çıkarılmıştır. Bu döneme gelinceye kadar İstanbul’un, Tarihi Yarımada’da; idarî, Galata’da; ticarî, Üsküdar’da; üretim ve Eyüp’te dinî merkez şeklinde gelişmiş bir kent yapısına sahiptir.

Von Moltke’nin 1836– 1837 de İstanbul için yaptığı plan çalışmasından sonra Marie De Launay (1864), Carl Ch. Lörcher (1922-1928), Herman Elgötz(1933), Alfred Agache (1933), Jack H.Lambert (1933), Henri Prost (1936), Martin Wagner (1938), Luigi Piccinato (1960) ve 1960 sonrasında da Türk plancıları tarafından yapılan plan çalışmaları İstanbul’u ve Eyüp’ü etkilemiştir.

Korunacak değer kavramının tek yapı ölçeğinden çevre boyutuna çıkmasını sağlayan 31 Mayıs 1964 tarihli Venedik Tüzüğü ile 1950’lerden beri çalışmalarını sürdüren, Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu (G.E.E.A.Y.K.), 15.01.1977 gün 9591 sayılı kararı ile, Eyüp’ün kentsel sit alanı sınırını belirleyerek, yine aynı kararla sınır içinde yer alan birçok anıtsal ve sivil mimarlık örneği yapıyı korunması gerekli kültür varlığı olarak tescilleyerek korunmasını sağlamıştır.

Eyüpsultanda 15.01.1977 tarihinden 2010 yılına kadar yapılmış olan tescillerle sit alanı içerisinde ve çevresinde Camii, Tekke, Medrese, Hamam, Türbe, tescilli Mezarlık alanları ve sivil mimarlık örneği yapılar olmak üzere toplam 927 adet tescilli yapı bulunmaktadır. Ayrıca Eyüp ilçesinde tescilli ancak günümüze ulaşamamış 201 adet kayıp eski eser olduğu bilinmektedir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İmar ve Şehircilik daire Başkanlığının Eyüp Kentsel Sit alanı için hazırladığı 1/5000 ölçekli Eyüp Koruma Amaçlı Revizyon Nazım İmar Planı için yapılan tespitlerle de birçok eski eser yeni tescillenmiştir. Tezin hazırlandığı yıl itibari ile tescilli eski eser listesi aşağıda verilmiştir.

 

Çizim. Kentsel sit alanında yapılmış plan sınırları

LEJANT:

20.06.1997 t.t.’li 1/500 Ölçekli Eyüp Cami ve Merkez Civarı Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı alanı
13/09/1979 t.t.’li 1/500 ölçekli Eyüp Koruma Planı paftaları alanı
25.03.1994 t.t.’li 1/1000 ölçekli Eyüp Sit Alanı Koruma Amaçlı İmar Planı alanı
01/10/1985 t.t.’li Gümüşsuyu Mahallesi Piyerloti Kahvesi ve Çevresi Düzenleme ve Uygulama Planı alanı

Gravür: Piyer Loti’den İplikhane Kışlası’nın görünümü

Eyüp kentsel Sit Alanı ve çevresi için 1955 onaylı sanayi planlarından başlayarak günümüze kadar olan farklı ölçek ve alanları kapsayan planların kronolojik tablosu, sunulmaktadır.

 

Tablo. Eyüp İmar Planları ve Sit Sınırı Kararları