ERMAN GÜVEN
Yıldız Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müzecilik Bölümü Yüksek Lisans Bitirme Tezi olarak işlediğim bu konu önemli bir ihtiyacın giderilmesi için ele alınmıştır. İstanbul’un dini olarak en önemli ziyaretçi çeken semti olan Eyüp Sultan semtinde bir Eyüp Müzesi olmaması dolayısıyla bu konuya bir çözüm bulmak için bu çalışmayı yapmayı düşündüm. 1992 yılındaki o zamanki tez danışmanım merhum Hocam Prof.Dr. Özden Süslü’dür. Kendisine ve o zamanki Türbeler Müze Müdürü merhum M. Cenk Alpak’a Allah’tan rahmetler vermesini dilerim. Bu konuşmam bu tezimin bir özeti olacaktır. İstanbul Türbeler Müzesi 1979 yılında müdürlük olarak kurulmadan önce 1925 yılında Türbeler tekkelerle birlikte ziyarete kapatılmışlardı.1979 yılına kadar Türbeler; Topkapı Sarayı ve sonra da Türk ve İslam Eserleri Müzelerine bağlı bir şeflik olarak faaliyet göstermekte idi. Türbelerde bulunan envanterlik önemli eserler bu süreç içinde Topkapı Sarayı Müzesi ve Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nin koleksiyonlarına dahil olmuştur. Topkapı Sarayındaki Osmanlıca Türbeler Defterinde 321 adet çok kıymetli eserlerin Türbeye vakfedildiğini biliyoruz. Biz İstanbul Türbeler Müzesi depolarında saklanan bu eserlerden seçme örnek objeleri Müzecilik açısından çok müsait sergilemeler yapılabilecek Sultan V. Mehmed Reşad Türbesinde sergilenebileceğini düşündük ve bu tezi hazırladık. Bu tezimiz bu güne kadar gerçekleşemedi. Eyüp Sultan Müzesinin kurulması için Eyüb Sultan Belediyesince iki kez teşebbüs yapıldıysa da netice alınamadı. Şu anda da İstanbul Türbeler Müzesi Müdürlüğünce Zal Mahmud Paşa Külliyesi medrese binalarında bir müzenin kurulma çalışmalarının devam ediyor olması çok sevindiricidir. Osmanlı Devrinden kalan eserlerin her türlü olumlu koşullar sağlanarak müze ortamında sergilenmesi tabii ki en çok arzu edilen bir durumdur. Eyüp Sultan Haliç kenarında olduğundan çok rutubetli ortam olduğunu söyliyebiliriz. Bu rutubete karşı önlemler alınarak vitrinlerin özel olarak tasarlanarak eserlerin
Resim 1. Eyüp Sultan Türbesinin Camiye bakan kısımdan görünüm
Resim 2 Eyüp Sultan Türbesi İç Mekan, Sandukanın bulunduğu kısım ve Giriş kapısından görünüm.
Sultan V. Mehmed Reşad Türbesinde sergilenmesi tabii ki çok iyi olacaktır. Konumuzu dört başlık altında inceledik. Birinci bölümde türbe tanımı ve tarihsel gelişiminden bahsettik. İkinci bölümde ise Eyüp Sultan Türbesinin önemi ve sahip olduğu çok değerli eserleri ve koleksiyonlarından bahsettik. Üçüncü bölümde ise Sultan V. Mehmed Reşad Türbesinin mimari özellikleri ve tarihçesinden ve türbede eserlerin nasıl sergileneceğine dair önerilerde bulunduk. Dördüncü bölümde ise sonuç olarak düşüncelerimizi söyledik.
TÜRBE TANIMI VE TARIHSEL GELIŞIMI
VE TÜRBELERIN ÖNEMI
İnsanoğlu dünyadaki yaşanan çağlar düşünülürse çok az bir müddet dünyada kalmaktadır. Ölünce de kabir aleminde yaşamaya ruhsal alemde devam etmektedir. Bu gerçek karşısında daha çok hatırda kalmak için insanlar mezarlarının da güzel ve uzun seneler yok olmayacak kadar sağlam olmasına özen göstermişlerdir. İslam coğrafyasında türbenin tanımı mezarda yatan kişinin peygamber veya padişah veya alim olması gibi mesleğine göre bir çok değişik adlar ile anılırdı. Mimari şekline göre adlandırılması da seçeneklerden biriydi. Türkler İslam’ı seçmeden önce büyüklerini “Kurgan” adı verilen anıtsal mezarlara gömerlerdi. Meşhur bir kugan buluntusu olarak “Pazarık Kurganı” bir çok buluntuları ile sanat tarihi’nin önemli buluntularındandır. Türkler Müslümanlığı seçince, İslam dininde anıtsal mezar yapılmasına fazla cevaz verilmemesine rağmen büyük ölçüde türbeler yine de yapılagelmiştir. Sanat Tarihinde İslamın ilk devirlerinde anıtsal bir türbeye rastlanılmamaktadır. Türbe mimarisine ilk örnek olarak Halife Muntasır’ın ”Kubbetüs Süleybiye” adlı eserini örnek olarak verebiliriz. Karahanlılar, Harzemşahlılar, Gazneliler devrinden günümüze pek çok büyük türbeler gelmiştir. İlk Türk türbesi olarak da Samani İsmail’in Özbekistan, Buhara’daki türbesini verebiliriz. Türbelerin sanat tarihindeki önemi çoktur. Zira mimari olarak İslam sanatının gelişimini türbeleri inceleyerek görebiliriz. Büyük Selçuklu devrinden de pek çok mimari anıt olarak Türbeler günümüze kadar gelmiştir. Anadolu’daki en eski mezar anıtı Saltuklu devleti kurucusu Emir Saltuk’un türbesidir. Maalesef bu döneme ait eserlere ait mihrap, pencere, kapı ve sanduka gibi pek çok tarihî eserler Avrupa müzelerine kaçırılmış olmalarını üzülerek burada hatırlatmalıyız.
Resim 3 Eyüp Sultan Hazretlerinin sandukasından bir görünüm
Resim 4 nden bir görünüm
OSMANLI DEVRI TÜRBELERI
Anadolu’daki kümbet adı verilen mimari mezar anıtlarını Osmanlı Döneminde Türbe Mimarisi adı altında izleyebiliriz . Bursa Devri türbe mimarisi altlarında”serdab”,cenezelik, “mumyalık” bölümü olması dolayısıyla bir nevi geçiş devri mimarisidir. Bu devrin şaheser eseri Yıldırım Bayezid’in oğlu Çelebi Sultan Mehmed ’in Yeşil türbesidir. Sultan II. Muratd vasiyet ederek direk toprağa gömülme geleneğini Osmanlı Hanedanına getirmiştir. İstanbul’daki Türbelerde ise Klasik dönemi, Osmanlı Barok Dönemini, Ampir ve Neoklasik sanat akımları dönemi diye bölümlere ayırarak incelemek mümkündür. Tezimizde bu türbeleri ismen tanıttık. Bilindiği gibi Mimar Sinan her biri birbirinden farklı 22 adet türbe inşa etmiştir. Bunlar içinde Klasik dönem Türbeleri olarak; Şehzade Mehmed Türbesi, Kanuni Sultan Süleyman Türbesi, Hürrem Sultan Türbesi ve Sultan II. Selim Türbelerini şaheser türbeler olarak vasıflandırabiliriz. İstanbul’un en büyük türbesinin Hatice Turhan Valide Sultan Türbesi olduğunu da belirtmeliyiz. Avrupa sanatının etkisinde olan güzel anıtsal türbelerine örnek olarak da Nakşıdil Valide Sultan Türbesi ile Sultan II. Mahmud Türbesini gösterebiliriz. Neoklasik Üsluba örnek olarak Sultan Mehmed Reşad türbesini çok güzel bir örnek olarak gösterebiliriz. Osmanlı Devri türbeleri içlerinde barındırdığı sanat eserleri ile de bir müze görünümünde idiler. Çünkü o türbede yatan zata ait kişisel hatıra eşyaları da türbede teberrüken saklanırdı. Eyüp Sultan Türbesi ve Sultan Birinci Ahmed Türbesi Osmanlı Devrinde içlerinde pek çok vakıf eserin sergilendiği örnek türbelerdendiler. Günümüzde türbeler Müze olarak değerlendirildiğinden Türbeye vakfedilen eserlerin çoğunluğu İstanbul Türbeler Müzesi Müdürlüğünün depolarında koruma altına alınmışlardır. Biz bu eserlerin türbelerdeki müsait mekan ve vitrinlerinde sergilenebileceği tezini işlemiş olduk. 1925 yılında, türbeler tekke ve zaviyeleri kapatan kanun dolayısıyla 1950 yılına kadar kapalı kalmıştır. Daha sonra, onarılarak tekrar halkın ziyaretine açılmışlardır. Şu anda İstanbul Türbeler Müze Müdürlüğü adı altında türbelere hizmet verilmektedir.