EMEL GEÇKİNLİ
ÖZET
15-18. Yüzyıl Osmanlı mimarisinde çini1, binaların içini ve dışını süsleyen önemli bir dekoratif duvar kaplama malzemedir. Çini Anadolu’ya Selçuklularla girmiştir. Selçukluların Anadolu’ya 1071 Malazgirt zaferi sonucu girişi ile birlikte mimaride daha önce görülmeyen çini örnekleri görülmeye başlar ve Bizans mozaiklerinin yerini alır. Çininin mimaride kullanılması ilk defa 13. Yüzyılda Anadolu Selçuklularında görülür. İran ve Türkistan’dan gelen ustaların üretim teknikleri kullanılarak başlayan çini üretimi zamanla Osmanlıya özgü çini sanatının doğmasına yol açtı. Osmanlı çinileri, Ülkemizdeki en önemli kültürel mirasın bir parçasıdır. Osmanlı İmparatorluğunun ilk döneminde çini üretimi, Selçuk ve Bizans seramik üretim geleneğinin bir devamıdır. 15. yüzyıldan itibaren çini üretiminde İran teknolojisi uygulanmıştır. Buna göre; “silisli hamur” (stonepaste) olarak tanınan beyaz hamur, yüksek miktarda kuvars2, az miktarda beyaz kil ve frit (sırça) içeren yapay bir hamurdur. Ancak, Osmanlı ustaları hamur reçetesini geliştirerek karışıma kurşunlu- frit katmışlardır. Dekorda “sır- altı” tekniği, süt beyaz kuvarstan oluşan astar üzerine uygulanmıştır. Osmanlı çinilerinin sırları, “kurşun- alkali” grubundadır. İznik çinilerinin sırlarında, diğer Osmanlı çinilerinin sırlarından farklı olarak kalay bulunur. Osmanlı İmparatorluğu döneminde üretilen çiniler dört grupta toplanır. Çiniler başlıca İznik, İstanbul, Tekfur Sarayı ve Kütahya’da üretilmiştir. Çinilerin teknik özellikleri, üretim merkezi ve dönemine göre farklılıklar gösterir. Bu farklılıkların bilinmesi restoratörler için önem taşır. Eyüpsultan’daki, Osmanlı eserlerinde, farklı dönemlerde ve farklı merkezlerde üretilmiş Osmanlı çinilerinden örnekler vardır ve bu çiniler üniktir. Çinilerin bulunduğu makânlar, titizlikle korunması gereken çok değerli kültürel mirastır.
1. Osmanlı döneminde “çini” kelimesi yerine, “kâşi” kelimesi kullanılmıştır.
2. Kuvars, silis, kum ve çakmak taşının kimyasal formülü; SiO2 dir.
GİRİŞ
Çin’deki zengin kaolen (Al2O3.2SiO2.2H 2O) (China clay), yatakları nedeniyle porselen ilk defa Çin’de üretilmiş ve beyaz bünyeli Çin porselenleri, 14. yüzyıldan itibaren Avrupa’ya ihraç edilmiştir. Çin porselenlerinin Avrupa’da çok pahalı olması ve rağbet görmesi Çin porselenlerinin benzerlerinin yapılması üzerine çalışmalara neden olmuştur. Avrupa’daki kaolen yatakları ise 18. Yüzyılda keşfedilmiştir.
İranlı ustalar, 12. Yüzyılda beyaz Çin porselene benzeyen beyaz bünyeli seramikler üretmişlerdir. Bu üretimde kil yerine esas hammaddesi öğütülmüş kuvars (SiO2 ) olan yapay bir hamur kullanılmıştır. Hamura kuvars tanelerini birbirine bağlamak amacı ile cam veya alkali-frit tozu ve beyaz kil katılmıştır. Cam fazının ergime sıcaklığı düşük olduğundan fırınlama esnasında ergiyen cam, kuvars tanelerinin etrafını sararak seramiğin mukavemetinin artmasını sağlamaktadır. Böylece, yüksek sıcaklıkta pişen porselen yerine, ürünün düşük sıcaklıkta pişirilmesi mümkün olmuştur. Bu seramiklerde, genleşme açısından hamur ile uyumun sağlanması için, sırda da alkali-frit kullanılmıştır.
Osmanlı çinileri üzerine yurt içinde ve yurt dışında yapılan araştırmalar son yıllarda hız kazanmıştır. Bu çalışmalarda başlıca; hamur, astar, sır ve dekorda kullanılan boyalar incelenmiştir. Araştırmalarda, optik ve taramalı elektron mikroskobu (SEM), x-ışınları fluoresans spektrometresi (XRF)ve Mikro-Raman spektroskopi gibi sofistike yöntemler kullanılmıştır. Son yıllarda özellikle sırlar, çinilerin olduğu yerde, taşınabilir x-ışınları fluoserans spektrometresi (XRF) ve taşınabilir Mikro-Raman spektrometresi ile incelenmiştir. 2018 de, yerinde incelenen çiniler; Edirne, Muradiye (1436), Şah Melek Paşa (1429), Üç Şerefeli (1443-1447) ve Selimiye Camii (1569-1575) çinileridir.
SELÇUKLU ÇİNİLERİ
Osmanlı çinilerini tanımadan önce Selçukluların ürettiği çinilerin özelliklerini tanımada yarar vardır. Selçuklular döneminde, mavi, turkuaz, beyaz, siyah ve mor renkte sırlanmış çiniler üretilmiş ve bu çiniler sivil ve dini yapılara sade veya mozaik yöntemi(3) ile tasarlanarak yerleştirilmiştir. Bu uygulamaları Anadolu’nun çeşitli yerlerinde, örneğin; Konya Karatay, Tokat, Sivas medreselerinde ve Malatya’daki Ulu camide görmek mümkündür. Bu çinilerin Moğol işgalinde Anadolu ve Suriye’ye kaçan İranlı ve Tebrizli ustalar tarafından üretildiği düşünülmektedir. Selçuklu çinileri, yıldız ve haç şeklinde olup çinilerin bir kısmı Şekil 1(a) da görüldüğü gibi sekiz köşeli, insan ve hayvan figürleri ile süslenmiştir. Şekil 1(b ve c) de, son yıllarda sürdürülen Alanya kalesi kazısında ele geçen, mozaik yönteminin uygulandığı tek renk Selçuklu çini parçaları görülmektedir.
3. Tek renkte üretilen çini plakalar, istenilen motife göre kesilerek dekoratif bir kompozisyon
oluşturma tekniği
SELÇUKLU ÇİNİLERININ TEKNİK ÖZELLİKLERİ
Selçuklu çinilerinin hamuru esas olarak kildir. İçinde temper olarak iri kuvars taneleri bulunmaktadır. Hamurdaki CaO miktarı %5’in altındadır. Sırlarındaki alkali miktarı yüksektir. Opak turkuvaz sırlar da alkali olup SnO2 içerir. 13.Yüzyıl Selçuklu Tokat ve Sivas Medreselerinin çinilerinin sırlarında %3,7- 5,8 SnO2 saptanmıştır. Turkuvaz renk bakır ile ve morumsu siyah renk ise mangan ve demirden kaynaklanmaktadır.
OSMANLI ÇİNİLERİ
Osmanlı İmparatorluğu dönemi çiniler başlıca dört grupta toplanır.
Tek renk (Monokrom) sırlı çiniler (erken 14. ve 15. Yüzyıl)
İznik üretimi (14. ve erken 18. Yüzyıl)
İstanbul, Tekfur Sarayı üretimi (1718-1750)
Kütahya üretimi (Geç 17.Yüzyıl ? -20. Yüzyıl)
İznik, Tekfur Sarayı ve Kütahya, Osmanlı Dönemi çinilerinin başlıca üretim merkezidir. Diyarbakır’da bazı camilerde görülen çiniler, 33×33 cm boyutunda olup yerli imalat olduğu düşünülmektedir. Ancak, bu konu ilerde yapılacak kazı ve araştırmalarla aydınlanacaktır.
TEK RENK (MONOKROM) SIRLI ÇİNİLER
Erken Osmanlı mimarisinde, Selçuklu dönemi çini geleneği sürerek tek renk çiniler kullanıldı. İç mekanda kullanılan çiniler genellikle, altıgen veya 24×24/23×24 cm boyutlarında kare şeklindedir. Bu çinilerin nerede üretildiği bilinmemektedir. Dış cephelerde ise sırlı tuğla kullanılmıştır. Üretimin lokal atölyelerde yapıldığı düşünülmektedir. Osmanlıların ilk döneminde, Tebriz çini teknolojisinin etkisi olmuştur. Yıldırım Beyazıd’ın 1402 de Ankara meydan savaşını kaybetmesi sonucu, Timur bazı esirleri Semerkand’a götürdü. Bu esirlerin bir çoğu Timur dönemi eserlerden etkilenerek geri döndü. Bunlardan biri de Nakkaş Ali olarak tanınan Ali İbn İlyas’dır. Nakkaş Ali, Osmanlının ilk başkentleri olan Bursa ve Edirne’deki eserlerde görev almıştır. Bunlardan Bursa’daki Sultan I. Mehmet külliyesini, II Murat camii (1425), Edirne’deki Şah Melek camii ( 1429), II Murat camii (1436) ve Üç Şerefeli camii (1447-8) gösterebiliriz.
Yapılan son araştırmalar, 15.Yüzyılda renkli sır teknolojisinde iki farklı tip sır olduğunu göstermiştir. Bunlardan biri; “Timur” tipi sır (I. Tip) ve diğeri ise; Bursa ve Konya’ daki çinilerde görülen “Osmanlı” tipi sırdır (II. Tip). Tek renk sırlı olan bu çiniler, Selçuklu çinilerinde olduğu gibi turkuvaz, mavi, siyah ve yeşil renktedir. Sırları ise yüksek alkali veya yüksek kurşunludur.
İZNİK ÜRETİMİ
İznik, 15-17 Yüzyıl arasında esas üretim merkezidir. İznik’te çiniciliğin canlanmasının II Murad döneminde (1421-1451) olduğu konusunda görüş birliği vardır. İznik, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde bir sanat, ilim ve dini merkez olmuştur. Bizans İmparatoru Konstantin, Hristiyan dininin esaslarını belirlemek için ilk konseyi o dönemde adı “Nikea” olan İznik’te toplamıştır. İznik, 1331 de Osmanlı kenti olmuştur. İznik Osmanlı öncesi de bir seramik üretim merkezi idi. İznik ve civarında, 14. Yüzyıl ortalarından 15. Yüzyıl ortalarına kadar yapılan üretim kırmızı hamurludur. 15. Yüzyılın yarısından itibaren krem tonunda silisli beyaz hamurun kullanıldığı görülür.
Osmanlılarda çini üretiminin en kaliteli olduğu ve dünyada ün yapan grubu, 16. Yüzyıl ortası ve 17. Yüzyıl başlarında İznik’te yapılan üretimdir. Bu dönemde, dekor Çin seramiklerinde olduğu gibi beyaz zemin üzerine uygulanmış olup çatlaksız, saydam sır altındaki renkler canlı ve dekor hatları kesindir. Farklı renklerin birbirine yayılması görülmez. Özellikle; “domates” veya “mercan” kırmızısı olarak tanınan parlak kırmızı, 16. Yüzyıl İznik üretiminin karakteristik bir özelliğidir ve başka bir seramik geleneğinde görülmez. İstanbul’daki birçok 16. Yüzyıl Osmanlı eserlerinde bu kaliteli İznik çinilerini görmek mümkündür. İznik çinilerinin en güzel örnekleri, Rüstem Paşa Camii, Hürrem Sultan türbesi, Topkapı Sarayı, Sultan II. Selim türbesi (Şekil 2), Selimiye Camii, Eyüpsultan Türbesi ve avlusunda (Şekil 3), Eyüp Siyavuş Paşa türbesinde (Şekil 4) bulunmaktadır. Eyüpsultan, Nişanca mahallesindeki “Çinili çeşme”nin bazı kısımlarında da kabarık kırmızı İznik çinileri kullanılmıştır. (Bakınız Şekil 5 ) Bu dönem İznik seramikleri estetik yönden de çok başarılıdır. Bir çok imalat, kullanılacak esere göre panolar halinde özel olarak tasarlanmış ve üretilmiştir. Bu başarının arkasında şüphesiz Saray desteğinin olmasıdır.
Osmanlı çinilerinde, beyaz zemin üzerine renkli “sır- altı” süsleme tekniği uygulanmıştır. Mavi ve yeşil olarak iki renkle başlayan süslemelerde zamanla üç ve çok renk kullanılmıştır. İznik çinilerinde farklı süsleme tarzları görülür. Bu konudaki ayrıntılı bilgiler bir çok sanat tarihi kitaplarında yer aldığından bu yazıda değinilmeyecektir. Çiçek ve yapraklardan oluşan dekorda, Selçuklu ve İran çinilerinde olduğu gibi insan- hayvan figürlerine ve doğa tasvirlerine yer verilmemiştir. İznik çinilerinde, Çin’den ithal edilen porselenlerdeki balık sırtı ve bulut motiflerinin de etkisi görülür. Eyüpsultan, Siyavuş Paşa türbesinin bazı çinilerinde ise, geleneksel süsleme tarzının dışında, tohum veya kozaya benzetebileceğimiz motifler yer alır. (Bakınız Şekil 4-b) Bu çinilerin, “ebru desenli” olarak tanımlanmasının doğru olmadığı görüşündeyim.
İznik üretiminin başarısı batıdaki çömlekçi ustalarının da ilgisini çekmiş ve taklitleri üretilmiştir. Buna ünlü Fransız seramik ustası Theodore Deck’i gösterebiliriz.
17. yüzyılın ikinci yarısından itibaren İznik çinilerinin kalitesi düşer, zemin kirli ve lekeli olur.
İZNİK ÇİNİLERİNİN TEKNİK ÖZELLİKLERİ
Osmanlı Dönemi İznik çini üretimi, İran seramik teknolojisine dayanır. Yavuz Sultan Selim, 1514 de Çaldıran seferi dönüşünde çok sayıda Tebrizli çini ustasını beraberinde getirmiştir.
İznik seramiklerinin teknik özellikleri üzerine çalışmalar, İznik’te başlayan Çini Fırınları kazısından ele geçen etüdlük buluntular ve ayrıca yurt dışındaki müzeler ile Topkapı Sarayı Müzesi deposunda yer alan örnekler üzerine yapılan çalışmalar sayesinde aydınlanmıştır. Bu çalışmalar daha sonra Tekfur Sarayı ve Kütahya üretimi çiniler üzerine devam etmiştir.
Osmanlı çinileri, Şekil 6 ve 7 de görüldüğü gibi katmanlı bir yapıya sahiptir. En üstte sır ve sırın altında dekor yer alır. Dekor, ince beyaz astar katmanı üzerine uygulanmıştır. Beyaz astar, süt beyaz kuvars (SiO2) tozu ile az miktarda beyaz kil karışımından ibarettir. Karışımdaki kil kuvars tanelerini bağlayıcı görevini görmektedir. Kuvars beyaz astar böylece, Çin porselenlerinde olduğu gibi dekorun beyaz zemin üzerine uygulanmasını sağlamış ve 16. Yüzyıl İtalyan Mayolika’larında kullanılan ve çok pahalı olan kalaylı sır kullanılmasına gerek kalmamıştır.
İznik çinilerinin bünyesinde kullanılan hamur; esas bileşeni öğütülmüş kuvars (SiO2) olan ve az miktarda cam tozu (veya frit) ile beyaz kilden oluşan bir karışımdır. Hamurdaki kil oranı, astardaki kil oranından daha fazla olduğundan, bünyenin rengi, beyaz astara kıyasla farklı, krem veya pudra rengindedir (Bakınız Şekil 6 ve 7). Literatürde “Stonepaste” veya “fritware” olarak tanınan bu silisli yapay hamur, ilk defa 11. Yüzyılda Mısırda üretilmiş ve Mısırlı ustaların göçü ile İran ve Suriye’ye yayılmıştır. İranlı seramik ustası Abu’l –Qasim’a göre; silisli hamurda, 10 ölçü öğütülmüş kuvars, birer ölçü de frit ve beyaz kil bulunmaktadır. Kuvars dere yataklarındaki beyaz kumun öğütülmesi ile, frit ise seçilen bazı çöl bitkilerinin yakılması neticesi elde edilen bir ölçü kül ve bir ölçü öğütülmüş kuvarsın camlaşıncaya kadar ısıtılması ile elde edilmekteydi. Bu karışımda yer alan kil genellikle uzak bir bölgeden temin edilmekte ve şekillendirme esnasında bağlayıcı olarak işlev görmektedir. Pişme esnasında ergiyen frit, kuvars taneciklerinin etrafını sararak bağlayıcı görevini görmekte böylece pişme sonrasında yoğunluğun artması ve dolayısıyla nihai üründe mukavemetin artması sağlanmaktadır. Silisli hamur, tüm İslam coğrafyasında kullanılmıştır. Ancak, Osmanlı ustaları frite kurşun katarak (~%2 PbO) hamur reçetesini geliştirmişlerdir. Bunun sonucu, pişme esnasında seramik bünyesi ile sır arasındaki genleşmede uyum sağlanmış ve dolayısıyla çatlaksız, kusursuz kaliteli ürünler üretilmiştir.
17. yüzyıldan itibaren, Şekil 8 de görüldüğü gibi hamura ve astara katılan kil miktarı artmış ve kalite düşmüştür. Şekil 9da,Topkapı Sarayı Müzesinde bulunan mavi-beyaz kaliteli ve çok renkli kalitesiz çiniler bir arada görülmektedir.
16 yüzyıl seramiklerinin hamur bileşiminde; %86-94 SiO2, %1-2 PbO, %1.5– 2.5 soda, %7 K2O, %2-3 CaO ve %1 MgO bulunmaktadır. Hamurda yer alan kuvars taneleri köşeli olup boyutları 25-50 mm mertebesindedir. Bu morfoloji, fırınlama sıcaklığının 1000°C’nin altında olduğunu göstermektedir. Erken döneme ait hamur bileşimindeki değişimin fazla olduğu buna karşı daha sonra üretilen seramiklerin hamurunda bir standartlaşma olduğu saptanmıştır. Astar tabakasının kalınlığı genellikle 300mm-1mm arasında değişmektedir. Astar malzemesi olarak; hamurda kullanılan kuvarsdan daha ince ( » 25mm) süt kuvars ile demir içermeyen beyaz kil karışımı kullanılmıştır. Astar’ın bileşimi; %89-97 SiO2, %1-2 Al2O3, %0.5 K2O ve %1-2 Na2O içermektedir. İncelenen örneklerde, astar tabakası ile sır tabakası arasında 100-200 mm kalınlığında, sırın astar tabakasına yayıldığı bir ara tabaka da gözlenmiştir. Diğer taraftan, beyaz bünyeli, tek- renk seramiklerde astar tabakası bulunmamaktadır.
İznik seramiklerinin sırları saydam olup kalınlıkları 50-200mm arasındadır. İznik seramiklerinin sırı, “kurşun-alkali” grubundadır ve bileşiminde %20 -40 PbO, %10-15 alkali ve ayrıca kalay (%2.5-8.5 SnO2) bulunmaktadır. Sırlarda kalay bulunması İznik seramiklerini Tekfur ve Kütahya üretimi çinilerden ayıran karakteristik bir özelliğidir.
Dekorda kullanılan pigmentlere gelince; Koyu mavide kobalt, mavi ve yeşilde değişik oranlarda bakır, kırmızı dekorda silisli hematit kullanılmıştır. Kobaltın eser miktarda As, Fe, Ni içerdiği, mavi renkte ise eser miktarda As ve Bi2O3 saptanmıştır. 16. Yüzyılda siyah konturlarda pigment olarak genellikle kromit (Fe Cr2O4) tozu kullanılmıştır.
TEKFUR SARAYI ÜRETİMİ
Bizans eseri olan İstanbul, Edirnekapı’daki Tekfur Sarayı, Osmanlı belgelerine göre 1718 yılında Nevşehirli damat İbrahim Paşa’nın girişimi sonucu çini imalathanesi olarak kullanılmıştır. Tekfur Sarayı imalatı olarak bilinen ve İstanbul’un bir çok yapısını süsleyen çini üretimi, Tekfur Sarayında 1720’den sonra başlamış ve ancak, Paşanın, Patrona Halil İsyanında öldürülmesi ve III. Ahmet’in tahtan indirilmesi sonucu üretim süresi yaklaşık 1750’lere kadar devam etmiştir
Tekfur Sarayı imalatı çinileri, İstanbul’da, Hekimoğlu Ali Paşa (Şekil 10) ve Eyüpsultan, Cezer-i Kasım Camiinde (1724-25) (Şekil 11) görmek mümkündür. Her iki caminin duvarında Kâbe tasvirli çini pano mevcuttur. Bunlardan Cezer-i Kasım camiindeki 25×25 cm boyutlarında altı çiniden oluşan Kâbe tasvirli pano, 2006 yılında çalınmış olup yerine imitasyonu yerleştirilmiştir.
Çinilerin boyutları İznik çinilerinin boyutunda olup Kütahya çinilerinin boyutlarından büyüktür. Tekfur imalatı çinilerin sırları grimsi tonda olup kalitesi iyi değildir, çatlaklıdır. Zemin, beyaz yerine kirli-krem ve beneklidir. Tekfur Sarayı çinilerinin süslemelerinde, Barok etkili çiçekler, iri güller, ince lale motifleri görülür ve bu özelliğinden dolayı Tekfur Sarayı çinileri, İznik ve Kütahya çinilerinden ayırt edilir. Renkler İznik çinileri kadar başarılı değildir. Kırmızı dekorun rengi soluktur ve kahve- kırmızı tondadır.
TEKFUR SARAYI ÇİNİLERİNİN TEKNİK ÖZELLİKLERİ
Tekfur çinilerinin hamuru da İznik çinilerinde olduğu gibi silisli hamurdur. Ancak, karışımdaki kil miktarı daha yüksek ve kuvars taneleri daha kabadır. Dekor altında kalın kuvars astar tabakası mevcuttur. Astardaki kil miktarı, İznik astarlarına kıyasla daha yüksektir.
Tekfur çinilerinin sırları da “kurşunlu-alkali” tipte olup İznik çinilerinin sırlarından farklı olarak bileşiminde kalay içermez. Bu nedenle, Tekfur çinilerinin sırları, İznik sırlarına kıyasla PbO miktarı %4-8 kadar fazladır. Tekfur çinilerinin bu özelliğinden yararlanılarak İznik çinilerinden kolayca ayırt etmek mümkündür.
KÜTAHYA ÜRETİMİ ÇİNİLER
Osmanlı döneminde Kütahya, İznik’ten sonra ikinci çini üretim merkezidir. Çinicilik tarihinde Kütahya’nın ne zaman önem kazandığını söylemek zordur. Kütahya’da alt yapı kazısından ele geçen seramik parçaları, Kütahya’nın seramik üretimi yönünden İznik’le çağdaş olduğunu göstermiştir. Kütahya’da 16 Yüzyıl ortalarından itibaren İznik’e destek olarak çini üretimi yapıldığı tahmin edilmektedir. 17. Yüzyılda Kütahya çiniciliğinin önem kazandığı belgelerden anlaşılmaktadır. Kütahya’da çini üretimi, Ermeni toplumunun Kütahya’ya yerleşmesi ile hem Osmanlı ve hem de ermeni ustalar tarafından yapılmıştır. Evliya Çelebi, 1669-70 de Kütahya’da 34 atölyenin varlığından söz eder. Mavi-beyaz Kütahya üretimi çiniler, 1720-1750 tarihleri arasında doruk noktasına ulaşmıştır. 18. yüzyılda inşa edilen veya restore edilen cami ve kiliselerde Kütahya çinilerinin kullanıldığı görülmektedir. Kütahya çinileri, Topkapı Sarayında, Hekimoğlu Ali Paşa camiinde, İstanbul, Üsküdar’daki Çinili (1640), Üsküdar Yeni Valide (1708), Beylerbeyi (1778) camii’lerinde ve Karaköy’deki yıkılan Surp Krikor Lusavoriç Ermeni Kilisesi ile Kudüs’deki “Surp Hagop” (St. James) Katedralinde görülür. (Bakınız Şekil 12 ve 13) Kilise için üretilen çinilerde, haç, melek, aziz gibi dini öğeler görülür. (Bakınız Şekil 14)
18. Yüzyılın sonunda atölye sayısı azalmış ve 1920 yılında Hafız Mehmet Emin ve HacıArtinMinasyan efendinin atölyeleri kapanmıştır. Bunlardan Hafız Mehmet Emin, Eyüpsultan’daki Sultan Reşat türbesindeki (1914) çinileri üreten ustadır. Sultan Reşat türbesindeki çiniler, Yeni Cami Hünkâr Kasrı, Topkapı Saray Haremi, Valide Sultan oturma odası, Sultan Ahmet, Üsküdar Atik Valide, Topkapı Sarayı Ağalar ve Piyale Paşa camiinde yer alan çini panoların benzerleri ile, Hürrem Sultan ve İst. Rüstem Paşa türbesindeki bordürlerin benzerlerinden, Kütahya’da üretilmiştir. Böylece, eski İznik üretimin en beğenilen süslemeleri, 20. Yüzyılın başında bu türbede bir araya getirilmiştir.
Kütahya Çinilerinin Teknik Özellikleri
Osmanlı döneminde üretilen Kütahya çinilerin bünyesindeki kil miktarı Şekil 15’de görüldüğü gibi çok yüksektir. Çinilerin bünyesi bu nedenle beyaz değildir. Astarda kullanılan beyaz kil miktarı da yüksek olduğundan astarın rengi de kremdir. Kütahya çinilerin sırları;
(a) alkali miktarı yüksek
(b) kurşun miktarı yüksek
olarak iki farklı grupta toplanır. Kütahya çinilerinin sırlarında da kalay yoktur. Kütahya çinilerinin hamur ve sırlarında sabit bir reçetenin uygulanmadığı ve muhtemelen farklı atölyelerde farklı reçetelerin kullanıldığını söylemek mümkündür.
Kütahya çinileri, sarı dekorun yaygın olarak uygulandığı çinilerdir. Sarı dekorda; masikot sarısı (ortorombik PbO), Napoli sarısı (Pb2Sb2O7) ve kalay-kurşun sarısı (Tip II, Pb Sn1-xSixO3) kullanılmıştır.
Cumhuriyet döneminden itibaren imalatta hammadde olarak Kütahya yakınındaki kaolenler kullanılmıştır.
SONUÇ
Osmanlı Döneminde üretilen çiniler, üretildiği merkeze ve döneme göre hamur, astar ve sır bileşimleri farklıdır.
Beyaz bünyeli çini teknolojisi her ne kadar İran’dan transfer edilmekle beraber Osmanlı ustaları hamur reçetesini geliştirmişlerdir.
16.Yüzyılda üretim Sarayın desteği sayesinde en parlak dönemini yaşamıştır.
Osmanlı çinilerinde, doğa tasvirlerine, insan ve hayvan figürlerine yer verilmemiştir.
Restorasyonda çinilerin hamur, astar ve sır bileşimi gibi teknik özellikleri de dikkate alınmalıdır.
Eyüpsultan’da bulunan Osmanlı eserlerinde, Osmanlı döneminde farklı dönem ve merkezlerde üretilen çinilerden örnekler bulunmakta olup bu çiniler üniktir. Osmanlı çinilerin bulunduğu mekânlar, titizlikle korunması gereken çok değerli kültürel mirastır.
TEŞEKKÜR
Araştırmalarımda kullanılan etüdlük malzemeyi sağlayan kazı başkanları; Prof. Dr. Oktay Aslanapa, Prof. Dr. Ara Altun ve Prof. Dr. Filiz Yenişehirlioğlu’na, Doktora öğrencilerim; Dr. F. Okyar ve Dr. G. Şimşek’e, laboratuvar çalışmalarında emeği geçen, İ.T.Ü. Metalurji ve Malzeme Müh. Böl. Laboratuvar teknisyenlerine, şükranlarımı sunarım.
KAYNAKÇA
Öney.G., Türk Çini Sanatı, Yapı Kredi Bankası Yayını (1976)
Tite, M.S. İznik pottery:an investigation of the method of production, Archaeometry 31 (2)(1989)115-132
Okyar, F., İznik Keramiklerinin Karakterizasyonu, Doktora tezi İstanbul Teknik Üniversitesi (1995)
Altun.A., Osmanlı sanatında özel bir konu, Antik & Dekor, Antika ve Dekorasyon Dergisi, 50 (1999)
Ünal, S., Farklı bir çini merkezi, Diyarbakır, Antik & Dekor, Antika ve Dekorasyon Dergisi, 50 (1999)104-109
Barışta, H.Ö., Eyüpsultan’dan ebru desenli seramik ve çiniler, III. Eyüpsultan Sempozyumu Bildiriler Kitabı (1999) 156-1
Bilgi.H, Kütahya çini ve seramikleri, Pera Müzesi yayını (2006)
Geçkinli, A.E.,Tekfur Sarayı seramik buluntularının karakterizasyonu; Çiniler I. 21. Uluslararası Kazı Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu, İzmir (2000)
Geçkinli.A.E, Tişkaya. Z, İstanbul, Surp Krikor Lusavoriç Ermeni Kilisesi Çinilerinin Karakterizasyonu I, 26. Uluslararası Kazı, Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu. 24 -28 Mayıs (2004) Konya
Colomban,P, Milande,V, Le Bilhan,I., On site raman analysis of İznik pottery glazes and pigments, J. Raman Spectrosc. 35 (2004) 527-535
Demirci, Ş., Caner- Saltık, E.N., Türkmenoğlu, A., Özçilingir- Akgün, S., Bakırer, Ö., Raw Material Characteristics and Technological Properties of Some Medieval Glazed Ceramics and Tiles in Anatolia, Key Eng. Materials Vols. 264-268 (2004)2395- 2398
Fabbri, B., Gualtieri, S., Ruffini, A., Movassaghi, K., Alavi, M., Compositional and technological characteristics of the inlay wall facing ceramics of the Jame Mosque in Esfahan (Iran) , Key Eng. Materials Vols. 264-268 (2004) 2403-2406
Colomban, P., Laveaucoupet,R., Milande, V., On- site Raman spectroscopic analysis of Kütahya fritwares, J. Raman Spectrosc. 36 (2005) 857-863
Geçkinli, A.E., İslam seramikleri sır teknolojisinin tarihsel gelişimi, SERES 2005, III. Uluslararası Katılımlı Seramik, Cam, Emaye, Sır ve Boya Semineri Bildiriler Kitabı (2005) 41-52
Geçkinli. A.E, “ Characterization of Late Otoman Tiles Recovered from İstanbul Tekfur Palace Excavation” The International Congress on Spectroscopic Methods for Conservation of Cultural Heritage” l (2007) İstanbul
Kum, L.,Sultan Reşat Türbesinde çini tasarımı, VIII. Eyüpsultan Sempozyumu Bildiriler Kitabı (2009)108-115
Şimşek,G., Colomban, P., Milande, V., Tentative differentiation between Iznik tiles and copies with Raman spectroscopy using both laboratory and portable instruments.
J.Raman Spectroscopy, 41 (5)(2010)529-536
Geçkinli,A.E., Şimşek,G., Topkapı Sarayı Müzesi Deposunda Bulunan Seramiklerin Tanımlanması, Yayınlanmamış Rapor (2011)
Şimşek, G., Alkali ve Kurşun Alkali Sırların Yapısının Raman Spektroskopi ile Karakterizasyonu, Doktora Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi (2011)
Tite, M.S., Wolf, S., Mason, R.B., The technological development of stonepaste ceramics from the Islamic Middle East, J. Archaeological Science, 38 (2011) 570-580
Şimşek, G., Geçkinli, A.E., An assessment study of tiles from Topkapı Palace Museum with energy dispersive x-ray and Raman spectrometers, J. Raman Spectroc. 43 (2012) 917-927
Ölçer, S., 15 ve 16 Yüzyıl Mavi-Beyaz Seramikleri, Ege Üniv. Edebiyat Fak. Sanat Tarihi Dergisi, XXVII (1) (2018) 265-301
Şimşek, G., Unsalan, O., Bayraktar, K., Colomban, P., On-site pXRF analysis of glaze composition and colouring agents of “İznik” tiles at Edirne mosques (15th and 16th-centuries) Ceramics International 45(2019)595-605
Şekil 1: Selçuklu çinilerinden örnekler. (a) Kubadabad Sarayı
I. Alaeddin Keykubat (1219-1236)Konya-Beyşehir (Çinili Köşk Müzesi), (b) Turkuaz-siyah dekorlu çiniler ve (c) Mozaik tekniği uygulanmış monokrom çiniler (Alanya Arkeoloji Müzesi) [Foto: A.E.Geçkinli, 2016]
Şekil 1: Selçuklu çinilerinden örnekler. (a) Kubadabad Sarayı I. Alaeddin Keykubat (1219-1236) Konya-Beyşehir (Çinili Köşk Müzesi), (b) Turkuaz-siyah dekorlu çiniler ve (c) Mozaik tekniği uygulanmış monokrom çiniler (Alanya Arkeoloji Müzesi) [Foto: A.E.Geçkinli, 2016]
Şekil 3: Eyüpsultan Türbesi avlusundaki 16. yüzyıl İznik çinileri. [Foto: A.E.Geçkinli, 2018]
Şekil 4: (a) Eyüpsultan, Sadrazam Siyavuş Paşa Türbesi, geç 16. yüzyıl, özel tasarım İznik çinileri. (b) Türbede yer alan farklı dekorlu çinilerden bir örnek. [Foto: A.E.Geçkinli, 2018]
Şekil 5: Eyüpsultan, Nişanca Mahallesindeki “Çinili Çeşme” de yer alan tahrip edilmiş İznik
çinileri.[Foto: A.E.Geçkinli, 2017]
Şekil 5: Eyüpsultan, Nişanca Mahallesindeki “Çinili Çeşme” de yer alan tahrip edilmiş İznik
çinileri.[Foto: A.E.Geçkinli, 2017]
Şekil 7: (a) Çini parçası (b) Stereo mikroskoptaki kesit görüntüsü ve (c) bünyesinin taramalı
elektron mikroskoptaki görüntüsü. Beyaz bölgeler,”kurşunlu- frit” fazıdır.
[A.E.Geçkinli, G.Şimşek, 2011]
Şekil 8: 17. yüzyıl çini parçası ve kesiti. Kirli krem astar ve kilce zengin bünye. Kahve–kırmızı
dekor. [A.E.Geçkinli, 2002]
Şekil 9: Topkapı Sarayı Müzesinde bulunan, 16. yüzyıl mavi- beyaz kaliteli İznik çiniler ile üst
kısımda yer alan 17. Yüzyıl çinileri. [Foto: A.E.Geçkinli, 2018]
Şekil 10:Hekimoğlu Ali Paşa Camii’ndeki (1735) Tekfur Sarayı imalatı çiniler. (a) Kâbe tasvirli
pano), (b) Çinilerdeki dekor, astar ve sır rengi) [Foto: A.E. Geçkinli, 2018]
(C) (D)
Şekil 11: (a) ve (b) Eyüpsultan, Akarçeşme, Cezer-i Kâsım Camii’ndeki Tekfur Sarayı imalatı
çiniler. [Foto:A.E.Geçkinli, 2018] Camideki, ( c) orijinal Kâbe tasvirli çini pano
[Foto: A.E.Geçkinli, 2001] ve (d) çalınan panonun imitasyonu [Foto: A.E.Geçkinli, 2018].
Şekil 12: Mavi-beyaz Kütahya çinileri; Suna ve İnan Kıraç Vakfı Koleksiyonu. (a) 18.Yüzyıl ilk
yarısı, 18,3×18,3 cm. (b) 18. Yüzyılın ilk çeyreği, 22×22 cm. Benzerleri, Kudüs’teki Surp Hagop
katedralinde görülür. [Bilgi.H, Kütahya çini ve seramikleri, Pera Müzesi yayını (2006)66,67]
Şekil 13: 18. Yüzyıl ilk yarısı mavi-beyaz Kütahya çinileri. (a)Çiniler Karaköy’de yıkılan, Surp
Krikor Lusavoriç Ermeni Kilisesinden, (b)Hekimoğlu Ali Paşa Camii (1735), (c) Topkapı Sarayı,
Sünnet Odası [Foto: A.E.Geçkinli, 2018]
Şekil 14: : Çok renkli Kütahya çinisi; Suna ve İnan Kıraç Vakfı Koleksiyonu. 18. yüzyılın ortası,
20,7×20,5 cm [Bilgi.H, Kütahya çini ve seramikleri, Pera Müzesi yayını (2006)64]
Şekil 15: (a)Kütahya çini parçası ve (b) kesiti. Kil astar ve kilce zengin bünye.
[A.E.Geçkinli, G.Şimşek, 2011]